Şimdi, bir bakıma başarıya ulaşmış sayılırım başarısızlıkta: yalnız bu yere tek başıma geldim. Hep birlikte tutunamamayı ne kadar isterdim. Herkes ayrı bir dalda kaldı. Tek başına bir tadı olmuyor başarısızlığın. Kimi suçlayacağımı bilemiyorum.
Meczupluğumda buldum özgürlüğü ve esenliği; yalnızlığın getirdiği özgürlüğü ve anlaşılmamış olmanın esenliğini, zira bizi anlayanlar içimizde var olan şeyi zincire vururlar.
“Çünkü, susup beklemesini bilenler kazanır. Schlick’i de savaşta öldürmekten vazgeçelim; zaten eninde sonunda aklını kaybedecektir, bu gerileme daha fazla dayanamaz. Eskiden böyle kocalar, düelloda filan ölürdü; ben buna benzer bir filim görmüştüm. Şimdi kılıcın yerini ruh hastalıkları aldığı için, bu çeşit ölümleri tasvir etmek biraz teknik bilgiyi gerektiriyor. Schlick’in akıl hastanesindeki yaşantısını da anlatalım mı albayım?”
Hüsamettin Bey elini tahtaya vurdu: “Oraya girmiş gibi konuşuyorsun Hikmet.”
“Girmesine girerim de albayım, çıkması zor olur diye korkuyorum. Bugünün doktorları, insanın delirdiğini çok kolay kabul ediyorlar da, iyileştiğine inanmakta biraz nazlanıyorlar.