~~~
Ne zaman karşımda usta bir zekâ olsa böyle kendimden geçerim. Belki de kendime örnek alacak birilerine gereksinim duyduğumdan; belki de sadece onları bir araya getirmekten hoşlandığımdan.
~~~
"Sevda nasıl bir şey?" diye düşünüyordu Emre. "Belki de bir insanın başka bir insanın yüz ifadesine meftun olmasıdır. Herhangi bir ifade ama kişiliğinin her türlü halini özetleyen, usta ressamların elinden çıkan bir portre gibi onu yansıtan bir ifade. Bazen safiyet, bazen hasret, bazen ciddiyet, bazen şaka, bazen zeka, bazen şehvet... Her insanın binbir tülü hali var, sevdalanmış birinin gözünde bu değişik haller, bütün kişiliği özetleyen tek tek bir ifadeye dönüşür. Uzaktayken, ayrıyken onu düşündüğünde gözünün önüne gelen tek ifade budur."
Akıllı insan her şeyden önce acı çekmemeye, kendini hırpalamamaya, dinginliğe ve huzura çabalayacak; yani sakin, yine öznel anlamda alçakgönüllülüğün acı kaynağı olabilecek, ama olabildiğince tartışmasız bir yaşam arayacaktır ve böylece birkaç insanla tanıştıktan sonra köşesine çekilmeyi, hatta büyük bir zekâysa yalnızlığı seçecektir. Çünkü bir kimse kendinde ne çok seye sahipse, dışarıdan o kadar az seye ihtiyaç duyar ve geri kalanlar da o denli az onun olabilirler. Bu yüzden yüksek bir zekâ sosyallikten uzaklaşmaya neden olur.Evet, toplumun niceliği yerini niteliğe bırakırsa, o zaman büyük dünyanın içinde yasamak için çaba göstermeye bile değer: Ama ne yazik ki yüz delinin arasından henüz bir akıllı adam bile çıkmıyor.