Direk bi öz eleştiriyle başlayayım madem...Çağdaş Türk Edebiyatının niye bu kadar uzağındayım acaba, kafamı klasiklerden biraz kaldırmam lazım sanki, çok şey kaçırıyormuşum gibi geldi bu öyküleri okuyunca...
.
O kadar güzeldi öyküler ki; Hoca, Baba, Amca, Ben, bu dördüne beni de alın aranıza diye yalvarasım geldi, ilk 8 öykü bu dördünün arasında geçiyor, kitabın kapağını kaldırmanla burnuna yoğun bir anason ve arpa suyu kokusu geliyor...Baba Kemalist, Hoca komünist, Amca anarşist, üçüde emekli öğretmen, üçüde alkolik, Ben olan anlatıcı da şair, yazar ya da olmaya çabalayan diğer alkolik...
.
Öykülerinde sesli olarak güldüğüm yerler de oldu, boğazıma yumruyu yediğim yerler de...Kurguları güzel, dili oldukça güzel ve en önemlisi öykülerinin sonu vurucu, öyle eblek eblek bırakmıyor okuyucusunu...
.
Bir de belki de benim için en önemlisi, öyle güzel insanlara selam çakmış ki satır aralarında, Nazım'a, Ahmet Arif'e, Ahmet Aslan'a, Didem Madak'a, İlhan İrem'e, Yaşar'a, Zeki Demirkubuz'a...Bunca güzellik barındırırken bu satırlar, hiç objektif olamam, basarım tam puanı bu alkolik öykülere...Adını da not ettim buraya Uyurkulak okumaya devam...