Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
260 syf.
10/10 puan verdi
·
14 günde okudu
II. Dünya Savaşı yılları... Milli Şef çok sıkı savaş tedbirleri almıştır. Tasarruf için Milli Koruma Kanunu çıkarılmıştır. Varlık Vergisi çıkarılmıştır. Aşar Vergisi yeniden getirilmiştir. Temel ihtiyaç maddeleri karneye bağlanmıştır. Başta gıda maddeleri olmak üzere bir çok şeyin kıtlığı görülmektedir. Hal böyle olunca hayat pahalılığı ve kara
Karartma Geceleri
Karartma GeceleriRıfat Ilgaz · Çınar Yayınları · 20174,435 okunma
Tatar ismine gelince bu son asırlarda ve zamanımızda Şarkî Avrupa ve Sibirya'da yaşıyan birçok Türk kavimlerine itlak olunduğundan bu kavimlerin Çingiz ve Moğolların ahfadı olduğu zannolunuyor, halbuki bugün Tatar tesmiye olunan eski Bulgar ve Hazarların, Kıpçak, Yemek ve Tülengütlerin ahfadı bu ismi ancak vaktile Moğollarla beraber bu ülkelerde hâkim milleti teşkil etmiş olduklarından, bilhassa Ruslar tarafından öyle adlandırılmışlardır; yani etnik itibarla bunlar, Moğolluk ve Tatarlıkla aslâ münasebeti olmıyan Türk kabilelerinden ibarettirler.
Reklam
Bugün Moğol ismi Moğolca konuşan ve esas kütleleri Moğolistan'da yaşıyan kavimlerin ismi olduğundan bu ülkenin etnik vaziyeti Çingiz ve babaları zamanında da aynı şekilde olduğu zannediliyordu.
Özetle:
Hulása: Bizim ecdat dininden ayrı bir akide arıyan konuşmalarımız Mayıs ve Haziran aylarında ancak iki ay devam etti. Aranmalarımız neticesinde biz yine İslâmiyete sadık kaldık. Fakat biz ona kendi anlayışımıza görе bağlı kalacağız. Bu hususta, Osman da benimle beraberdi. Arasıra oynadığımız iskambili artık hiç oynamıyacağız. Müskiratı da ancak ölçü ile kullanacağız, namazı ancak gönlümüz istediği zaman kılacağız. Ben bu kararlarımdan bundan sonra da ayrılmadım
Sayfa 72
İnsanların fikrî esaretten ve taklitten kurtuluş yolu, ancak ilim yolu olduğuna kani idik.
Sayfa 71
Togan'ın din düşünce ve anlayışı
1910 Mayıs I'de böyle düşünüyordum. Ve o gün beni ziyaret eden talebem Osman ile şimdi ismini unuttuğum diğer talebem bunu bilmeyi çok istediklerini söylediler. Verdiğim cevap şu idi: İnsan, kâinatın hâlikına karşı hayranlığını şu veya bu dinin merasimine uygun bir surette ifa eder, müşkül saatlarda ona sığınır, bunu baba ve annenin öğrettiği merasimle yapmak, dinî mevzular hakkında hür düşünüşe mâni olmamalı. İnsan; dinin, hayatı tanzimde fazla ileri gitmesine, iradesine fazla karışmasına yol vermemeli, kendisini onun pençesine kaptırmamalı; İslâmiyeti de bir maneviyat dini olarak almalı, Kur'an'ın "Eğer dünyadaki denizler yazı mürekkebi olsa, Allah ile bağlı kâinatın esrarını yazmak icap ederse bu denizler tükenir, am- ma kâinatın esrarı tükenmez" dediği haktır. Benim dinle alâkam, deist olan Dr. Draper'inki kadar: Müslümanlığım Kur'an'ın "mahlûk" olduğunu bilen Abbasî halifesi Me'mun'unki ve liberal Mutezilelerinki kadardır. Din ve İslâmiyet hakkında bu şekilde düşündüğüm hâlde ben kendimi onun geniş müdahalelerinden katî olarak korumayı düşünüyordum. Namaz ve muharremat benim için ağır yük olmuştu. Ben bu sene Mayıs 10'da Kazan'ın "Taş Ayak Yerminkesi" denilen panayırını ziyaret ederken bu yükü üzerimden atıp ondan nihaî şekilde kurtulmayı kararlaştırdım.
Sayfa 70
Reklam
Ateizm ve din-siyaset hakkında
Ben felsefe muallimim Davydov'un getirdiği Sosyal Demokrat Partisi neşriyatı meyanında, Allahı ve dini tamamiyle inkâr eden eden müteaddit eserler okudum. Fakat kâinatın muhtelif şekiller alarak şuurlu ve müdebbir bir varlık tarafından vaz edilen tabii kanunlarla idare edilmekte olduğu- nu inkâr edenlerin yazıları hiçbir vakit beni tatmin etmedi. Allah ve din, beşeriyet üzerinde hakim bir gerçektir. Bunu inkâr eden kimse, milletinden tecerrüt ederek kendi başına yaşamak mecburiyetindedir. Hele muasır İslâm memleketlerinde milletine içtimaî ve siyasî sahalarda faydalı olmak isteyen devlet adamları, dine şeklen olsa dahi hürmet etmek, ölünce dinî merasimi ile defnedileceğine milletini kandırmak mecburiyetindedirler. Bu hâlde dinsizliği teşhir ederek amme hizmetinden çekilmek ile, halkın içinde bulunarak ona faydalı olmanın, hangisini tercih etmek lâzım geldiği düşünülmesi icap eden konudur. Ben bir devlet adamı değil, sadece bir öğretmenim, ben kendimi niye sıkarım? O hâlde samimi konuşursam benim dinim nedir?
Sayfa 69
üç göksel din hakkında
1908'den beri Tevrat ve İncil'i okurdum. Fakat mütecavize karşı pasif bulunmayı öğrettiği hâlde müntesiplerine, bilhassa benim iyi bildiğim Ruslara bir türlü benimsetemiyen, aleyhtarlarını cezalandırmaktan aciz kalan bu din, beni hiç tatmin etmiyordu. Hele İncil'de (Yohanna VIII, 1-15) kocasına ihanet eden bir zaniyeye karşı o gün
Sayfa 69
Togan'ın dinî görüşleri - Şamanizm
Ben şuurlu insanların başbaşa verip müşterek bir din bulabileceklerini düşünürdüm. Türklerin ecdadının Şamanizmi bize bir millî din olabilir mi diye düşünürdüm. İhtimal onun bir tabiat dinî olması bakımından "kitap dinleri"nden daha iyi tarafları vardır, fakat Sami kavimler gibi gelişmiş edebiyata malik olmadığımızdan bu iptidai akideler bir muntazam din şeklini alamamış diyordum. Şamanizme ait Radloff, Mixailov, Verbitskiy ve başkalarının bilhassa Çokan Sultan Velihanov'un tetkikatını okurdum. Çokan Sultan'ın külliyatı elimden düşmezdi. O da Şamanizmi idealize etmişti, bil-hassa bu dindeki feragat ve tabiat sevgisi hoşuma gidiyordu. Altay Türklerinin ve Kazakların şaman dualarını arapça İslâmî dualardan daha çok biliyordum. Fakat bu iptidai akidenin Türk milleti gibi milyonları bulan geniş kitleyi ve münevverlerini çeken tarafı yoktu. Muntazam bir dinî sistem şeklini alamamıştı.
Sayfa 68 - 1999, Ankara, ss. 628.
"Zeki Velidi Togan Türk tarihini 16. Yüzyıl ortasına kadar ilerleme ve yükselme çağı, Birinci Cihan Savaşı sonuna kadar gerileme ve çökme çağı ve Birinci Cihan Savaşından sonra da üçüncü bir çağ olmak üzere üç ana çağa bölmektedir."
Sayfa 21
Reklam
Tarihimizi millî görüşe göre sınıflandırma teşebbüsü şimdiye kadar yalnız Dr. Rıza Nur ile Prof. Zeki Velidi Togan tarafından yapılmıştır. Rıza Nur, Türk tarihini “Eski Türk Tarihi” ( = Türe ve Yasa Devri = Millî Devir ), “Yeni Türk Tarihi” ( = Müslümanlık Devri = Dinî Devir ) ve “Taze Türk Tarihi” ( = Yeniden Doğuş ve Uyanma = İkinci Millî Devir ) olarak başlıca üç çağa ayırıyor.
Sayfa 21
310 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Mehmet Yönten / Alparslan Türkeş ve Ülkücü Hareket. Bozkurt Efsanesi Ülkücü hareketin kurucusu, lideri, başbuğu Alpaslan Türkeş 1917 yılında doğmuştur. Doğumunun yüzüncü yılı kutlamalarının yapıldığı 2017 yılı bu anlamıyla, Alparslan Türkeş ve Ülkücü Jareketini anlatıldığı pek çok yeni eserin yayımlandığı bir yıl olmuştur. Çakalların hükmü, Kurtlar gelinceye kadardır sözü ve kırmızı ay önünde uluyan bir bozkurtu kapak resmi olarak alan Mehmet Yönten, eserinde Alparslan Türkeş'in, Ülkücü Hareketin tarihi hakkında değerlendirmeler yapmakta; Alparslan Türkeş'in siyasi hayatıyla ilgili yaptığı açıklamalara yer vermektedir. Zeki Velidi Togan'ın Bozkurt efsanesi makalesi ile Faruk Kadri Timurtaş'ın milli şuur konulu makalesi dışındaki yazılar, Alparslan Türkeş'e değişik romanlarda yapmış olduğu açıklamalardan yola çıkarak hazırlanmıştır, eeser bir iki sayfalık kısa metinler halinde olduğu için okuyucuyu sıkmadan okunabilmektedir. #Kitapşuuruinsanlıkşuurudur.
Alparslan Türkeş ve Ülkücü Hareket: Bozkurt Efsanesi
Alparslan Türkeş ve Ülkücü Hareket: Bozkurt EfsanesiMehmet Yönten · Erasmus Yayınları · 20184 okunma
... Bu aşırı Türkçüleri Kemalist rejim dışlamadı. İleride detaylarını anlatacağımız en ilginç vaka, üç ismin, Hüseyin Nihal Atsız, Orhan Şaik Gökyay ve Pertev Naili Boratav'ın bir araya gelmesidir; üçü de Mehmed Fuat Köprülü'nün asistanlarıydı. Tarih Kongresi'ndeki çıkışından dolayı Reşid Galip, Zeki Velidi (Togan) Bey'in işine son verince onu destekleyen bir telegram çektiler. Hemen üniversitedeki akademik hayatlarına son verdiler ve liselere tayin ettiler. Anadolu liselerinde hocalıklarının mutlaka etkisi oldu. Mesela Balıkesir'de Abdülbaki Gölpınarlı'nın hocalığından dolayı Halil İnalcık gibi zeki, çalışkan genç ortaya çıktı.
Sayfa 314 - Kronik KitapKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.