Milan Kundera'ya göre
Romancının en büyük isteği, kendinden öncekilerden daha iyisini yapmak değil, onların göremediklerini görmek, söyleyemediklerini söylemektir.
Sayfa 33
Kundera için mizahsız gülüş aptalın gülüşüdür, maymunlar da öyle gülebilir. İnsanca gülüş başka bir şeydir; daha derindir.
Sayfa 42
Reklam
Anlatmak istediğim ...
İnsan, asaletini kendi kendine vermiş, narsist bir mahluktur. Oysa asalet, bir paye olarak, bize başkalarınca biçilirse anlamlı değil midir? Sıradan bir insanın ortaya çıkıp başka insanlara, "Ben en asilim , en güzelim, en akıllıyım," demesi ne kadar gülünçse, insanlığın tarih boyunca kendini aynı sıfatlarla tanımlaması o kadar gülünçtür.
Sayfa 56
Kundera'ya göre "günümüz roman üretiminin en büyük bölümü roman tarihinin dışında kalan romanlardan oluştuğu için, bu sonu gözümün önüne getirmekte güçlük çekiyorum " (SV, s.27). Kundera bu üretim çılgınlığına alayla yaklaşır ve her şeyin bize roman olarak sunulduğunu, romanlaştığını söyler: Romanlaşmış itiraflar, romanlaşmış röportajlar, romanlaşmış hesaplaşmalar, romanlaşmış özyaşam öyküleri, romanlaşmış boşboğazlıklar, romanlaşmış ihbarlar, romanlaşmış siyasal dersler, kocaların romanlaşmış can çekişmeleri, babaların romanlaşmış can çekişmeleri, anaların romanlaşmış can çekişmeleri, romanlaşmış çiçek dökümleri, romanlaşmış doğumlar, yeni bir şey söylemeyen, hiçbir estetik tutkusu olmayan, ne insan anlayışımızda, ne de romanın biçiminde bir değişiklik yapan, hep birbirine benzeyen, sabahleyin tüketilip akşamleyin fırlatılıp atılacak sonsuz sayıda bunların benzeri romanlar. (SV, s.27).
Can yayınlarıKitabı okudu
Kundera, öldürmeyi seçtiği tüm karakterlerini aslında telef etmiştir. Ölmek ve telef olmak Kundera evreninde aynı şeydir. Ölümü asla şiirselleştirmez. Yaşam dayanılmaz bir hafiflikse ölüm niye ağır olsun? Jaromil, Agnés, Ruzena, Tomas, Tamina ve Tereza hep telef olurlar. Aynen bir kedi veya köpeğin telef olması gibi... Hatta ironik biçimde, tüm Kundera romanları içinde ölümüne üzüleceğimiz, ölümü şiirselleştirerek anlatılan tek varlık, Tomas ve Tereza'nın Karenin adlı bir köpeğidir. Bir tek onun ölümü, son derece hüzünlü bir biçimde anlatılır. Kundera hayvanları kayırır, onların cennetten hiç kovulmadığını, ruh/beden, şeytan/melek, cennet/cehennem gibi ikili karşıtlıkları bilmeden yaşadıklarını söyler. Bir insanın insanlık değerini de, onun hayvan sevgisiyle, yani menfaat elde etmeden bir canlıyı sevebilme becerisiyle ölçer: Hayvanlara duyması gereken sevgi ve merhamet sınavında "insan soyu çok büyük bir yenilgi yaşamıştır, bu o kadar temel bir yenilgidir ki, bütün öteki yenilgiler kaynağını bundan alır" (VDH, s.296).
Can yayınlarıKitabı okudu
Hay çok yaşa!
Kurduğumuz yaşam ve kültür biçimi kanalizasyonları şehrin altına saklar, tuvaletlerde yalnızızdır ve tüm yaşamımızı bedensel ihtiyaçlarımızı sanki hiç gidermiyormuş gibi yaşarız. Neden? Çünkü insanlık, özellikle hümanizm yalanıyla kendini kitsch'e mahkum etmiştir. Gazetelerde veya kitaplarda " bok" kelimesi yazılacak olsa bunu "b.." şeklinde yazmak zorunda bırakan veya kelimenin sesli geçeceği yere"biiip" sesini koyduran durumdur kitsch.
Sayfa 56 - undefined
Reklam
Kapitalist sistem kitlelere ölümü unutturma becerisiyle başarılı olmuştur. Ölümü düşünen, yaşamın anlamsız olduğunu düşünen insanlardan tüketim toplumu oluşturulamaz. Bugün ölüme, ertelenmesi gereken , uzun yaşam hedefi lehine, kurtulunması gereken bir anomali gibi yaklaşan şey kitsch 'tir ve bu kitsch sağlık, kozmetik, estetik, ilaç, moda, spor, endüstrilerini besler.
Sayfa 102
" Kitsch insan'ın ( Kitschmensah) kitsch ihtiyacı: Bu her şeyi güzel gösteren yalancı aynadan kendine bakmak ve orada heyecanlı bir hoşnutlukla kendisini tanımak ihtiyacıdır." -Roman Sanatı s:128
Sayfa 55
Kundera'da sadece gülünç olan durum ve kişilere gülmeyiz, Kundera bizi gülme üstüne de güldürür.
Sayfa 45
Reklam
Kundera, "yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır" der ve şu örneği verir: gözümüzün önüne sokakta yürüyen bir adam getirelim. Bu adam bir şey anımsamak istediğinde ve anı uzaklaştığında, hatırlama çabası arttığında adımları yavaşlar. Buna karşılık az önce karşılaştığı kötü bir olayı unutmaya çalışan insan,
Can yayınlarıKitabı okudu
Eğer "modern"olmak bunları yapmaksa, Kundera'nın neden anti-modern olduğunu kolaylıkla anlayabiliriz. Kundera, ilk gençlik yıllarından beri modern sanatı (yani yirminci yüzyıl modernist sanatını) sevdiğini, resmine, müziğine ve şiirine hayran olduğunu gizlemez. Modernist sanatın şiirsel değerini, yani yoğunluğunu, özlülüğünü, özgür imgelem gücünü önemser. Ama modern sanat kendi lirik zihniyetinin, ilerleme yanılsamalarının, estetik ve politik devrim ideolojisinin damgasını taşıdığı için, yavaş yavaş bundan soğuduğunu itiraf eder; çünkü avangard düşünceye karşı kuşkuları vardır.
Can yayınlarıKitabı okudu
Ölüler yaşlı ölülere dönüşür, kimse onları hatırlamaz artık, hiçlikte yitip giderler; yalnızca bazıları, çok çok nadiren, isimlerini hafızalarda bırakırlar ancak bunlar da, yaşamış tüm şahitlerinden, tüm gerçek anılardan yoksun kalmış olarak kuklaya dönüşürler. (...) Bir kukladan bir insan yaratmaya kimsenin hakkı yok (KŞ, s. 30/31).
Can yayınlarıKitabı okudu
"Türünün adına layık hiçbir roman dünyayı ciddiye almaz. Hem ne demektir zaten 'dünyayı ciddiye almak'? Dünyanın bizi inandırmak istediğine inanmak demektir. Don Quijote'den Ulysses'e, roman, dünyanın bize inandırmak istediğine karşı başkaldırıdır." (Jacques ile Efendisi, "Bir varyasyona giriş")
Can yayınlarıKitabı okudu
Roman yazma işi, ister gerçekçi ister modernist ister postmodern olsun, aslında bir dünya yaratma işidir.
Sayfa 162
Resim