Buda bir demircinin evinde ölüm döşeğindedir. Müritleri çevresinde umarsızlık içinde bekleşmektedirler. Onsuz ne yapacaklardır? Buda aslında kendisinin var olmadığını, kendisinin de onlar kadar gerçekdışı ve ölümlü biri olduğunu, ama onlara Yasa'yı bıraktığını anlatır müritlerine. İşte bu noktada İsa ile Buda arasında önemli bir ayrım çıkar ortaya. İsa, müritlerine, iki kişi bir araya gelirse kendisinin üçüncü olacağını söylemiştir. Buda ise, "Sizlere Yasami bırakıyorum," der. Başka bir deyişle, daha ilk vaazıyla Yasa'nın tekerleğini döndürmeye başlamıştır. Budacılığın tarihi ise daha sonra evirilip belirecektir: Lamacılık, büyücülüğün de karıştığı Budacılık, Hinayana ya da Küçük Taşıyıcı, Mahayana ya da Büyük Taşıyıcı, Japonya'daki Zen Budacılığı.
Bana sorarsanız, Buda'nın öğretilerine en yakını, neredeyse aynısı Zen'dir. Öbürleri Buda'nın öğretileri çevresinde biçimlenen söylenceler, masallardır. Buda'nın mucizeler yarattığı söylenir. Ama tıpkı İsa gibi Buda da mucizeler yaratmaktan tedirgin oluyor, hoşlanmıyordu. Kaba bir gösterişçilik olarak görüyordu mucize yaratmayı.
Budizm’in sürekli olarak, bir din değil bir felsefe olduğu ileri sürülür. Bireysel düzlemde böyle olabilir, ancak kurumsallaşmış bir ideoloji olması dolayısıyla dinsel niteliği bulunuyor. Budizm, yaşamı acı ile tarifler. Bir tanrı inancı olmayan Budist ideolojiye göre, Buda, insanın içindedir. Bu özellik doğuştan gelir. İçimizdeki Buda kimileri
Zen Budacılığı bizim bildiğimiz felsefe tanımına sığmaz. Felsefelere özgü tutarlı ve gelişkin bir düşünce sistemi ortaya koymaz. Ne var ki, din tanımına da girmez. Zen Budacılığının tapınakları manastırları, keşişleri varsa da, belirli bir inanca ya da
düşünceye bağlılığını gösteren bağlayıcı sözler yoktur. Bu bakımdan - yalnız Budacılık değil - bir dünya görüşü ortaya koymaya çalışan tüm düşünce yapıları içinde Zen Budacılığı benzersizdir.
Sonra bir soru daha sordu: 'Konfüçyüsçülük, Taoculuk ve Budacılık hepsi birleşerek bir öğreti mi olurlar, üç öğreti mi?'
U: 'Büyük kapasitesi olan adamlarca uygulanırlarsa, aynıdırlar. Sınırlı bir akla sahip adamlar tarafından anlanırsa, farklıdırlar. Hepsi, kendilik doğasının işleyişinden doğarlar. Ayrımsama içeren bakış açıları yüzünden üç olurlar. Bir adamın Aydınlanması veya yanılmaya devam etmesi kendine bağlıdır, öğretinin benzer veya farklı olmasına değil.'
Budacılık gereksiz yükleri atar ve karşılığında size hiçbir şey vermez. Eğer bu Zendo'da herhangi bir şey kazandığınızı düşünüyorsanız onu kapıda bırakıp evinize boş ellerle gidin. Orada kendinizi bir huzur atmosferi içinde bulacaksınız... Bu sizin kurtuluş gücünüzdür.
İlk gençlik dönemlerimden itibaren Sutra'ları ve Şastra'ları inceleyerek Budacılık üstüne bilgi topladım.
Bu öğretinin terimlerini sınıflandırırken dinlenecek zamanım yoktu. Kumsaldaki kum tanelerini sayan bir adam gibi kendimi boşuna yordum.
Sutra'daki sözlerini okurken Buda’nın beni aşağıladığını hissettim, "Komşunuzun hazinesinin değerini neden isimlendiriyorsunuz?" Yıllarca yanlış yöne gittim, evinden uzakta dolaşıp duran müsrif bir çocuk gibi.
Yokadaişi
Bu didişmede ilk hamleyi Taocular yaptı. Bir Moğol hanının himayesini
elde edince, Hua-hu Cinğ'in ve Pa-şi-i Hua-tu'nun pek çok
kopyasını yaydılar. Bu olaylarla ilgili bilgimizin dayanağı olan Budacı
metinler, Taocuların ayrıca Budacı resimleri ve heykelleri yok ettiklerinden,
Budacı tapınakları ve manastırları Taocu hale getirdiklerinden
Çin metinlerindeki abartıyı göz ardı etsek bile, Kubilay'ın erken dönem kararlarını ve siyasetini Liu'nun etkilediği açıktır. Ulu Kağan'ın da Liu'nun yeteneklerinden etkilendiği bellidir. Liu, yetenekli bir hattat ve ressamdı. Muteber bir şair, öne çıkan bir matematikçi ve gökbilimciydi. Hatta birçok başka Çinli uzmanla birlikte, Moğollar için
Kubilay'ın Kendi Dirliğini Yönetişi
Kendini savaşta kanıtlayan Kubilay artık dikkatini Kuzey Çin'in yönetimine çevirebilirdi. Ta-li seferinin bir yan etkisi olarak topraklarını da genişletmişti ve bugünkü Şensi ve Honan bölgelerinin de çoğuna egemendi. Böyle geniş topraklarda istikrarlı bir yönetim gerektiği için, Lien Şi-şien adındaki yirmi
Çin metinlerindeki abartıyı göz ardı etsek bile, Kubilay'ın erken dönem kararlarını ve siyasetini Liu'nun etkilediği açıktır. Ulu Kağan'ın da Liu'nun yeteneklerinden etkilendiği bellidir. Liu, yetenekli bir hattat ve ressamdı. Muteber bir şair, öne çıkan bir matematikçi ve gökbilimciydi. Hatta birçok başka Çinli uzmanla birlikte, Moğollar için
Bir şeyi tanımlamalarla, kavramlarla, sözcüklerle anlamaya
çalışmak sadece sıradan insanların işidir.
Budalığa erişmiş bir kişi için bu tür kavramların, sözcüklerin hiçbir önemi, hiçbir geçerliliği yoktur.
Çinli Zen öğretmeni Hogen, ufak bir köy tapınağında tek başına yaşarmış. Bir gün dört gezgin keşiş düşer, avluda ateş yakıp ısınmak için izin isterler.
Ateş yakarlarken, Hogen onların öznellik-nesnellik tartışması yaptıklarını duyar. Aralarına katılır: ·Bakın şu koca taşa! Kafanızın içinde mi dışında mı varsayarsınız onu?• diye sorar.
Keşişlerden biri yanıtlar: Budacılık açısından tüm nesneler usumuzun somutlaştınmlarıdır. Bu durumda, 'Taş kafamızın içindedir.' demem daha. doğru olacaktır.
«Böylesine kocaman bir taşı kafanın içinde taşıyıp duruyorsan, yaman ezer bu yük seni!» diye yerleştirir Hogen.