Mûte Şehitleri
Zeyd b. Hârise Cafer b. Ebî Tâlib Abdullah b. Revâha Mes'ud b. el-Esved Vehb b. Sa'd Sürâka b. Amr Hâris b. Nu'man Ubâde (Abbâd) b. Kays Ebû Kuleyb b. Amr Câbir b. Amr Amr b. Sa'd Amir b. Sa'd (Rıdvanüllâhi teâlâ aleyhim ecmaîn)
Her ne kadar kölelerinden bazılarını azatlasa da, çoğu zaman bu azatladıklarını ömrü boyunca hizmetinde tutmuştur. Örneğin "Zeyd İbn-i Harise"yi (ki karısı Hatice'ye verilen bir köle olarak kendisine almıştır), Müslümanlığı kabul etti diye azatlamış, daha sonra "Zeynep b. Cahş" ile evlendirmiş, az geçmeden Zeyneb'e âşık olmakla onun Zeyneb'i boşamasına sebep olmuş, bunun üzerine Zeyneb'le evlenmiş, fakat buna rağmen Zeyd'in ölümüne kadar onun hizmetinden yararlanmıştır. "Sefine" ile "Yesar" adındaki kölelerini, yaşamı boyunca kendisine hizmet etmek şartıyla azatlamıştır. Cariyelerini, genellikle kendi ev hizmetinde tutardı, içlerinden bazılarını (örneğin Marya'yı) cinsel ihtiyaçlarını gidermek için kullanırdı. Erkek kölelerini de arazilerinde ve hurmalıklarında çalıştırırdı.
Reklam
Zeyd b. Harise demek istiyor 😂😂 Canım çocuklarım 🥰
Bir Peygamber Hizmetkârı: Zeyd b. Hârise (ra)
"Zeyd, senin babandan; oğlu Üsâme de senden daha sevgiliydi Resûlullah'a. Allah Resûlünün sevgisini, kendi sevgime tercih ettim." Halife Ömer'in, Üsâme'ye kendisinden daha çok maaş vermesine itiraz eden oğlu Abdullah'a verdiği cevaptır bu sözler. Habibullah'ın, Zeyd b. Hârise'ye verdiği değerin bir ikrarıdır.
Malum kitle bunu da görmezden gelir :D
Muhammed, Hatice’nin hediye ettiği Zeyd b. Harise adındaki bir köleyi, daha Mekke dönemindeyken, ilk Müslüman olanlardandır diye kendine evlat edinir. Ve kendi adını ona verir. O zamana gelinceye kadar Zeyd, kendi öz babasına nispetle Zeyd b. Harise olarak çağrılırken, Muhammed tarafından evlat edinildikten sonra, Zeyd İbn Muhammed diye çağrılmaya başlanır. Muhammed, onu halasının kızı Zeyneb ile evlendirir. Medine’ye göçten sonra, günlerden bir gün Muhammed, Zeyd’i ziyaret için evine gittiğinde kapıyı Zeyneb açar. Zeyneb’in görünüşü Muhammed’e hoş görünür. Bunun üzerine Zeyd karısını boşar ve Muhammed Zeyneb’le evlenir. Ancak, geçerli olan Arap geleneği, böyle bir evliliği haram saymaktadır. Çünkü, bu geleneğe göre Zeyd, kendisini evlat edinen Muhammed’in öz oğlu durumundadır. Onun adıyla çağrılmaktadır. Ve işte Muhammed’in Zeyneb’le olan evliliğini sağlayabilmek için Tanrı, bu Arap geleneğini değiştirdiğini bildirmek üzere şöyle bir ayet indirir: “(Evlat edindiklerinizi) babalarına nispet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur...” (Ahzab Suresi, ayet 5). Bu ayete dayalı olarak Muhammed, daha önce Zeyd’in adını “Zeyd İbn Muhammed” olarak değiştirmişken, şimdi onu kendi öz babası olan Harise’ye nispetle çağırmaya başlar ve adını eski şekline dönüştürüp “Zeyd b. Harise” yapar. Ayrıca da Zeyd’in babası olmadığına dair Kur’an’a, Tanrı’dan geldi diyerek, “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir...” (Ahzab Suresi, ayet 40) şeklinde ayet koyar.
Abdullah B.Revaha...
İbni İshak’ın, Mu'te ordusundakilerden naklettiğine göre ordunun çıkış zamanı gelince herkes ailesiyle vedalaştı. Abdullah B.Revaha (رضي الله عنه) veda edeceklerine veda edince ağladı. Kendisine "Ey İbni Revaha niçin ağladın?" diye soranlara şöyle demişti: “Allah'a yemin ederim ki bende dünya sevgisi ve ona karşı şiddetli bir şevk yoktur. Ondan dolayı ağlamıyorum. Fakat Rasûlullah (ﷺ)’i Allah'ın kitabından içinde ateşin zikredildiği “İçinizden cehenneme uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra biz Allah'tan sakınanları kurtarırız, zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.” (Meryem 71,72) ayetini okurken işittim. Ben, oraya uğradıktan sonra durumumun ne olacağını bilemediğim için ağlıyorum.” Bunun üzerine müslümanlar “Allah sizinle beraber olsun, sizleri korusun ve bizleri de salihler olarak geri döndürsün.” deyince Abdullah B.Revaha şöyle dedi: “Fakat ben Rahmân’dan mağfiret istiyorum. Geniş yaralar açan ve kan fışkırtan bir darbe ya da mızrakla iç organları parçalayan bir vuruş..” Sonra Müslümanlar, Rumlardan ve yandaşlarından oluşan büyük bir toplulukla karşılaşıncaya kadar ilerlediler. O gün ordunun komutanı önce Zeyd B.Harise (رضي الله عنه) idi. O şehid edildikten sonra yerine Cafer B.Ebi Talib (رضي الله عنه) geçti ve o da şehid edildi. Ondan sonra ordunun başına Abdullah B.Revaha komutan oldu ve o da şehid edildi. Allah ona istediğini verdi. İmam Şehid İbni Nehhâs (رَحِمَہُ اللّہُ), Kitâbu'l-Cihâd
Reklam
168 syf.
·
Puan vermedi
بســـــــــــــــــــم اللّٰه الرحمن الرحيم ✿ •| Kitap da 22 erkek ve 15 kadın olmak üzere toplam 37 sahabe efendimizden bahsetmektedir. ⁠●⁠ Erkek sahabe efendilerimiz aşağıdaki gibidir, 1– Allah'ın Dostunun Dostu: Ebû Bekir Es-Sıddîk (r.a.) 2– Hz.Ömer (r.a.): " Müslüman Oluşu Fetih, Hicreti Zafer, Yöneticiliği Rahmet " 3– İki
Sahabe Hatıraları
Sahabe HatıralarıElif Erdem · Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları · 2018392 okunma
Pek çok köle, "Müslüman evinde" şahsiyetini yeniden inşa etti. Kölelikte kulluğu tanıyınca "halis hürriyeti" buldu. "Halis hürriyet'in ne olduğunu müstakbel İslâm evinde öğreneceğinin emarelerini gören Zeyd b. Harise, onu almaya gelen babası ve amcasına olumsuz cevap verdi. Allah Rasûlü onu kendisiyle ailesi arasında muhayyer bırakınca düşünmeden Allah Rasûlü'nü tercih etti.
ABDULLAH b. REVÂHA Ey Nefis! Ancak Şehâdetle Ölebilirsin..!
Savaş Şam taraflarında devam ederken, Allah Resûlü Medine’de ashabıyla birlikte oturmakta ve müzakereler yapmaktaydı... Allah Resûlü bir an sustu... Gözleri yaşlarla dolmuştu. Sonra üzgün bir şekilde ashabına baktı ve şöyle dedi: “Sancağı Zeyd b. Hârise aldı... savaştı... ve şehid düştü… Sonra Ca’fer aldı... o da savaştı... ve şehid düştü…” Hz. Peygamber bundan sonra bir süre sustu; ardından tekrar konuşmaya başladı: “Sonra sancağı Abdullah b. Revâha aldı... o da savaştı... ve şehid düştü…” Hz. Peygamber bunları söyledikten sonra bir süre tekrar sustu... Sonra gözleri mutmain, müsterih ve özlemiş olarak şunları söyledi: “Onlar cennette benim yanıma yükseltildiler...”
ZEYD b. HÂRİSE Hiç Kimse Onun Gibi Sevmedi
Ve Zeyd maksûduna nail oldu... Ruhu cennete doğru olan yolculuğuna çıkmışken, cesedine sevinçle bakıyordu. O ince, yumuşak, ipekten bir örtüye sarılmamıştı... Allah yolunda akan tertemiz kana boyanmıştı... Sonra mutmain olmuş bir hâlde tebessüm ederek, ikinci komutan Ca’fer’i seyre daldı. Ca’fer, toprağa bulanıp kaybolmadan önce bayrağı teslim almak üzere ok gibi fırlamıştı...
Reklam
ZEYD b. HÂRİSE Hiç Kimse Onun Gibi Sevmedi
Zeyd, ne etrafında uçuşan okları, ne de Rum askerlerini görüyordu. Onun gördüğü cennet bahçeleri ve yeşil döşekleriydi... Gözlerinin önüne bayrak gibi seriliyor, ona bugünün zifaf günü olduğunu haber veriyordu... Zeyd sürekli vuruşuyor, sürekli savaşıyordu... Karşısına çıkan savaşçıların kafalarını hiç kaçırmıyor, hepsini düşürüyordu. “Dârü’s-selâm”a, sonsuzluk cennetlerine, Allah katına erişeceği büyük kapıyla arasındaki kapıları açıyor, kilitleri birer birer kırıyordu.
ZEYD b. HÂRİSE Hiç Kimse Onun Gibi Sevmedi
Sanki Resulullah (s.a.v.) ordunun komutanlarını Zeyd, Ca’fer ve Abdullah diye sıralarken, olacak muharebenin hadiselerini önceden okuyordu… Müslümanlar Rum ordusuna şöyle bir bakınca iki yüz bin kişilik ordu karşısında hayretler içinde kaldılar. Böyle bir şey hesapta yoktu... Fakat inanç savaşlarının, sayıca çokluk savaşı olduğu nerede görülmüş ki…?! İlerlediler ve hiçbir şeye aldırmadılar... Önlerinde komutanları Zeyd vardı... Resûlullah (s.a.v.)’in sancağını taşıyor ve şehâdeti, zaferden daha çok arzuluyordu.
ZEYD b. HÂRİSE Hiç Kimse Onun Gibi Sevmedi
Allah onlardan razı olsun ve onları da razı kılsın; sahâbenin tümünden de razı olsun... Resûlullah’ın orduyu uğurlarken de daha önceki emrini tekrarladığını görüyoruz: “Komutanınız Zeyd b. Hârise’dir... Ona itaat ediniz...Zeyd şehid olursa, o zaman Ca’fer b. Ebû Tâlib’e itaat ediniz... Ca’fer de şehid olursa, komutanınız Abdullah b. Revâha’dır…” Ca’fer b. Ebû Tâlib, amcasının oğlu Resûlullah’ın kalbine en yakın insanlardan biri olmasına rağmen... Şecaatine, cesaretine, nesebine ve soyuna rağmen Resûlullah (s.a.v.), onu Zeyd’den sonra ikinci komutan yapmış, Zeyd’i öne almıştı... Burada da olduğu gibi Resûlullah (s.a.v.) daima yeni dinin hakikatlerini yerleştiriyordu.. Bu yeni din, boş ve batıl esaslara dayanan imtiyazları ve bozuk insanî ilişkileri kaldırıyor, yerineinsanın insaniyetini esas alan, olgun, yeni ilişkiler ikame ediyordu..!
ZEYD b. HÂRİSE Hiç Kimse Onun Gibi Sevmedi
İslâm’da ve Resûlullah’ın kalbinde yüce bir mevkie taht kurmuştu. Ne Resûl, ne de İslâm, insanın soy yüceliğine ve yüz güzelliğine aldırış etmiyordu… Bu dinin çevresinde Bilâller, Süheybler, Ammârlar, Habbâblar, Üsâme'ler ve Zeydler biraraya gelmişlerdi. Hepsi de önderler olarak bu dinin etrafındaydılar. İslâm’ın Kitabı, bu değeri şöyle ifade ediyor: “Kuşkusuz sizin en üstününüz, Allah’tan en çok sakınanızdır.”
ZEYD b. HÂRİSE Hiç Kimse Onun Gibi Sevmedi
Hz. Aişe validemiz onun hakkında şöyle diyor: “Resûlullah (s.a.v.) Zeyd’i bir orduyla birlikte gönderdi mi mutlaka onu emir tayin ederdi. Resûlullah’tan sonra yaşasaydı, onu yerine geçirirdi."
Resim