Bu nasıl yaşamak? Bir kitabın içeriği adıyla ancak bu kadar tezat olabilirdi. Çin edebiyatından okuduğum ilk eser ve epey sarstı beni. Çok akıcı ve anlaşılır bir anlatım olmuş, film sahnesi gibi gözümde canlandı her satır. Her ne kadar filmin, kitaptaki duyguyu tam olarak yansıtmadığı söylense de kendimde izleme gücü bulduğum ilk an izleyeceğim. Bu kadar zor bir yaşam mücadelesi içinde olmaları, asla uzun süreli bir mutluluk yaşamamaları beni çok üzdü. Bir yerden sonra daha ne olabilir ki, lütfen iyi bir şey olsun diye düşünüyor insan. Çok bir şey söylemeye gerek yok aslında, okuyun ve sarsılın.
Seni sevmenin büyüklüğü başımı döndürüyor. Kalbim çatlayacak handiyse. Önünde diz çöker, önce parmaklarını, avuçlarını, sonra sonra, hüngür hüngür yüzünü, saçlarını öperim.
Çok öskedim seni. Öskedim, bizim doğu dialektinde özledim demektir. Neyini, nereni, hangi halini desem ki? Sesini öskedim örneğin. Yüzünü, şeytan çocuk gülüşünü, öfkeni, yeryüzünü ve kaskatı canımı ısıtan varlığını. Şükür varsın. Oturup "nasılsın" diye açabilir insan. Sevinebilir, övünebilir, ağlayabilir insan. Ne tuzsuz şeydi şu dünya be. Geldin, buldun, şenlendirdin, insan ettin beni. Yemeyip-içmeyip, yatmayıp-uyumayıp, seni anlatmalı bu yürek.