"Mutlu musun?" diye sordu bir kere Jude'a
"Mutluluk bana göre değil galiba" dedi Jude nihayet, sanki Willem canının çekmediği bir yemek teklif etmiş gibi. "Ama tam sana göre Willem"
'Bir çöp torbasının içinde yumurta kabukları, pörsümüş marul yaprakları, küflenmiş spagetti ve sen vardın'
'Çöpün içinde değildin' 'Çöp kutusunun yanındaydın'
Mutsuzluk diyecekti az daha. Fakat mutluluk denen şey de gösterişten, sürdürülmesi imkansız bir durumdan başka neydi, hele ki dile getirmesi bu kadar zorken?