"" Belki de sen Allah a mağlup olmuşsun da Galib i bilmek için ondan şüphe ediyorsun.. Zift kadar kara olan, kar kadar beyaz olanı kavramakta zorlanıyor belki de.. ""
Sayfa 22 - kapıKitabı okudu
- İstanbul’da, hele bu züppe köyde herkes büyük bir mesele değildir. Bir Orta Anadolu köyünde herkes kızcağızın başına belâ kesilir. Zavallıyı babasına bile vurdururlar. Bir Macar köyünde kızın oturduğu evin kapısına zift sürülür ve başına lânet yağdırılır. Zavallıcığa Vilma Banki’nin “Seher Vaktinde”ki cehennem azabı çektirilir. Fakat burada herkes, meseleyi tulumba tatlısıyla sade kahve arasında konuşur, bebeğin sarışın mı, esmer mi olacağını ve kime benzeyeceğini sorarlar, geçer gider.
Reklam
Çok fena hâller geçiriyorum, Şâkik!.. Nefsim beni yoldan döndüremeyince, şeytanla mı anlaşıyor ne? Üzerime küfür harâretiyle yükleniyor. Biri kar gibi beyaz, öbürü zift gibi siyah, iki parçaya bölünüyorum! Zift rengine razı olsam kolay. Zifti beyaza çevirmeye kalksam zor... Arada kalbim yırtılıyor, didik didik dişleniyor. Cımbızla tel tel söküyorlar kalbimi... Ne olacak benim hâlim Şâkik?..
Zift kadar kara olan, kar kadar beyaz olanı kavramakta zorlanıyor belki de.
Fıkırdayan bir zift denizinde gövdeleri ve kafaları kayıp, kolları göğe doğru imdat isteyici insanlık ne bulursa İslam'ın 15. asrında bulacak ve bulduğu Türk kaynaklı olacaktır. Kaynak tek ve mutlak... O... Kâinatın Efendisi... O'nun mukaddes emânetini asırlarca koruduktan, zaman ve mekânın zirvesine çıkardıktan sonra, iki felaketli devre halinde önce hikmetsiz yobaz ve peşinden kâfir elinde pörsütülmüş ve çöplüğe atılmış gören Türk, şimdi onu, bütün saffet ve hakikatiyle ihya etmek ve bu muazzam hamlenin yeni kaynağı olmak memuriyeti ve mesuliyeti altında bulunuyor. Evvelâ kendisine, sonra İslâm âlemine, en sonra da insanlığa sunulacak kurtuluş iksiri... Petrolden evvel, sondaj burgusunu beyin beyin ve yürek yürek daldırıp bu iksiri bulmak... Burada bozulup bütün İslâm âleminde bozulanı, burada düzeltip bütün İslâm âleminde düzeltmek... Ve sonra, Allah'ın Türk'e bahşettiği tarihi kader tecellisindeki imtiyazla, tek noksanı olmayan bir tamamlık içinde Batının karşısına çıkmak ve ona yaşanmaya değer hayatın örneğini vermek... Türk, şu perişan hâline rağmen bu kadar büyük bir teklif altındadır ve "Ya ol, ya öl!" çizgisinin orta yerinde, şimdi, ölüm güdücülerinden sonra hayat güdücülerini beklemektedir.
...Az sonra, ufuk sönsün, işte o vakit her yer zift gibi, heç de bir şey göremezsin... Hemen yıldızlar çıkar ortaya, gök kubbe onların cılız, süt gibi ışıltılarıyla dolar; acaba birileri de dalga geçiyor mudur bunlarla, umurunda değilmiş gibi davranıyor mudur, hani, sanki bizim için değilmiş bu gökteki ışıltılar diye düşünüyor mudur acaba? Sen de durmuş, o donuk donuk, ölgün şeylere bakıp durursun öyle! Belki de öyledir; bizim için değildir onlar...
Sayfa 115
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.