﴾31﴿ Vaktiyle o hakka inanmamış, namaz da kılmamıştı.
﴾32﴿ Aksine inkâr etmiş, haktan yüz çevirmişti.
﴾33﴿ Sonra da çalım sata sata yürüyüp yandaşlarına gitmişti.
﴾34﴿ (Ey insan!) Acı sonun yaklaştıkça yaklaşıyor!
﴾35﴿ Evet o sana yaklaştıkça yaklaşıyor!
﴾36﴿ İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanır?
﴾37﴿ O akıtılan meniden bir damlacık (sperm) değil miydi?
﴾38﴿ Sonra o, alaka (asılıp tutunan zigot) olmuş, derken Allah onu yaratıp şekillendirmiş;
﴾39﴿ Ondan iki eşi, erkek ve dişiyi yaratmıştır.
﴾40﴿ Peki bütün bunları yapan, ölüleri diriltemez mi?
1. Hakikaten* insan(ı yaratmamızdan önce) üzerine öyle uzun bir zaman gelip geçti ki henüz (o vakitlerde insan daha yaratılmadığından), anılan bir şey değildi.
2. Doğrusu biz, insanı (kudretimizi gösterelim ve teklifimizle) imtihan edelim diye (erkekteki çeşitli unsur ve salgılar içindeki genetik kısmın, yumurtadaki genetik kısımla)* karışmış bir nutfe (zigot)tan yarattık da onu (insanı) işiten ve gören bir varlık yaptık.
Dipnot
* Çocuğun anne ve babasından birine benzemesi onlardan birinin genetik özelliklerinin baskın çıkmasıyla ilgilidir. Bütün bunların hepsi Allah’ın takdiri iledir.
3. Şüphesiz biz ona, doğru yolu gösterdik. İster şükredici olur (kulluğunun gereğini yapar) isterse nankör.
Mesleki uygulama yıllarım boyunca bu ait olma sorununun kimi zaman daha hafif bir tarafından ele alınması gerekliliği ortaya çıktı, çünkü hafiflik, kadının acısının bir kısmını silkeler ve dindirir.