“Can dostlarım... Günahkarlar hoşgörülü ve özgürlükçüdür, çünkü empati kurmalarına bir engel yoktur. Pişmanlık bir aydınlanma anıdır ve tövbe hem bir psikolojik analiz, hem de ‘kendini bilme’nin ideal görünümüdür. Şükür, güzellikleri keşfetmeye yönelik dikkatin gelişkinliğidir. Ayrıca, zamanla tatlanan acı hatıralar ile unutulan mutluluklar arasındaki farka denk gelen saçmalığı telafi eder. Şükreden kişi kendiyle barışarak yücelme imkanlarını genişletir. Dua, yoğun bir konsantrasyon ve dahiyane bir titizlikle tanzim edilmelidir. Ebeveyninden oyuncak isteyen şuursuz katır tohumunun münasebetsiz figanına benzer yakarışlar, içtenlikli olsa bile dua mıdır? Benliğinin rotasını çizmek üzere İlahî yardım talep eden kulun telaffuz ettiği her hece dünyayı değiştirir. Dolayısıyla, egoist talepler, Allah’a hitabı parazitlendirir. Velhasıl dua, mevcudiyetimizin; evrensel ve İlahî olanla bağını, İlmî usullerle tespit ve şiirsel ifadelerle tasdiktir. Tövbe, şükür ve duanın kesişim alanları vardır. Eylemindeki hatayı saptayarak tövbeye yöneldiğin için şükredebilir ve şükrünün niteliğinin zenginleşmesi için dua edebilirsin. Zikir ise... Hatırlamak ve hatırlanana münasip duygu, ifade ve davranışlara yönelmektir. Günaha, gaflete, teşevvüşe, hataya, nankörlüğe, tereddüde, şehvete, unutuşa, tembelliğe, boşboğazlığa, yanlışa, kazaya, aldanışa, açgözlülüğe, skandala, pespayeliğe, korkuya... kapılmadan Allah yolunda ilerleyemezsin. Bu sözlerimin manasını kavramada; göğsünüz ile kafanızdan müteşekkil dublekste ikamet eden şeytanın danışmanlığı fayda verir mi bilmem.”