Khaled Hosseini 2003 yılında yayımlamış olduğu ilk kitabı Uçurtma Avcısı (The Kite Runner), uluslararası alanda beğeni kazanmış ve birçok dile çevrilmiştir. Yazar bu ilk kitabında kendi hayatından esinlenerek Afganistan’da yaşanan ve günümüze hala bir sonuca ulaşamayan iç savaşın izlerini taşımıştır.
Amir ve Hassan'ın arkadaşlığını görüyoruz ilk
Fedailerin Kalesi Alamut kitabı hariç pek meşhur olabilmesine vesile kitabı da işin aslı yoktur. Tüm edebi ağırlığını ve araştırmalarını bu kitabın üzerine vermiş ve harika bir eserin oluşmasını sağlamıştır.
Es-Selam..
Kitabı okudum ve özellikle hadis bölümüne geldiğimde en büyük eksikliğin sahih olup olmama noktasında ''Tahrîc'' yapılması gereğini hissettim.
İncelemelere baktığımda da arkadaşlarımız teknik bakımından gerekli bilgileri vermişler, bu yüzden içeriğe hiç dokunmadım.
Şu şekilde bir yöntem izledim;
Önce hadisleri klasik kaynaklarda tarama
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Okuyalı epey zaman oldu. Açıkçası bu kitabı incelemek isteği bu sitedeki incelemeleri okuyunca oluştu. İnceleyenlerin birçoğu uzun uzun açıklamak, örnekler vermek, neden desteklediğini anlatmak yerine adeta Muazzez Hanım’ın fanı gibi okunmalı, mükemmel şeklinde yorumlar yapıyor. O kadar garip, şişirilmiş inceleme
Çoğu kişinin isminden etkilenip kullanıcı adı olarak kullandığı , yarısından çoğunun ne olduğunu bilmediği hikayemizde bugün Lilith hanımefendi var.
Kim ulan bu Lilith diye kısaca bir araştırma yaptım ( hiç yaşıma başıma da bakmıyorum eşek kadar adamım nelerle uğraşıyorum görüyor musunuz a dostlar :d )
Lafı çok uzatmadan bilgiselimiz başlasın..
Emile "Bir Çocuk Büyüyor"
Yazar eserinde, kendisine hayali bir öğrenci seçip onun eğitimi ile ilgileniyor ve bu süreci 5 başlık altında inceliyor. Bakalım çocuk eğitimi için neler söylemiş.
1.Doğuştan İlk Çocuğun Sonuna Kadar (0-2 yaş)
Yazar bu bölümde, kundaktaki bebeğin özgürlüğünün kısıtlanmasının doğru olmadığını, çocuğun
İslami yasalarla bir kadının mahkemedeki tanıklığının değeri, bir erkeğin yarısına inmiş. Çok geçmeden hapishanelerimiz, tecavüze uğrayıp hamile kalan, ancak mağduriyetini kanıtlayacak dört erkek bulamadığı için zina suçuyla mahkum edilen on üç yaşındaki kız çocuklarla dolmuş.
Yıllar yıllar önce, kendimi o meydanda zina ettiğim için taşlanırken hayal ediyorken hayat sanki daha güzel geliyordu. En azından Allah’ın emri için taşlayacaklardı, bugün ise neden asıldığıma dair bir tahminim bile yoktu.
“ Erkek yan çizip kızla evlenmezse ve kız on sekiz yaşından küçük ise, öfkeli babası bazan kızını çapkın erkekle evlendirebilmek için mahkemeye gidip dava açardı. Bazan bu davalar basın tarafından izlenir, o zaman gazetelerin “ iğfal edilmiş “ dediği genç kızın yayımlanan fotoğraflarında gözleri - bu şerefsiz durumda tanınmasın diye - kalın siyah çizgilerle kapatılırdı. Aynı kara bantlar polis baskınında yakalanan fahişelerin, zina yapan ya da ırzına geçilen kadınların gazetelere çıkan fotoğraflarında da kullanıldığı için, o yıllarda Türkiye’de gazete okumak gözlerinin üstü bantlarla kapatılmış kadın fotoğraflarından yapılmış bir maskeli baloda gezinmeye benzerdi. Zaten “ hafif “ kabul edilen şarkıcı, artist ve güzellik yarışması katılımcıları dışında, gazetelerde gözleri bantlanmamış Türk kadını resmi çok seyrek yayımlanır, reklamlarda da Müslüman olmayan yabancı kadınlar ve yüzler tercih edilirdi.”
Hiç hayat kadınlarıyla empati yaptınız mı? Onların “çalışma” koşullarından haberiniz var mı, haberimiz var mı? Onlara iş verir miyiz, onlarla evlenir miyiz? Herkesin cevabı koca bir “hayır” olur. Fakat onların orada olmalarının sebebi biziz. Bedenini satan kadınların, tacize tecavüze uğramış çocukların acılarında bizim sorumsuzluğumuz,