Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Sayfa 422 - Büyük Doğu Yayınları - 100.Baskı - 2022
...
Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!
Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!
Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!
Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!
Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
NECİP FAZIL KISAKÜREK
Herkese merhabalar
Suâl: Ey veli, insan nasıl olmalı, söyle!
Cevap: Son ânda nasıl olacaksa hep öyle... Diyen şairimiz #necipfazılkısakürek den #Çile demek istiyorum.
Düşüncelerimi aktarmadan önce şairimiz hayatına değinmeden edemeyeceğim.
Necip Fazıl Kısakürek ya da Ahmet Necip, Cumhuriyet Döneminde şiir, hikaye, tiyatro, roman, eleştiri,
Zindandan Mehmet'e Mektup
Zindan iki hece Mehmetim lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Birde geri adam boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed' im!
Kavuşmak mı? ... Belki... Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yolda tutuktur hapse düşeli...
Git vegel... yüz adım... Bin yıllık
"Sabık Şair" ifadesi bu kadar bâtıl!.. O kadar bâtıl ki, doğrudan doğruya fiil bakımından bile... Sabık şair "Çile" den başlayarak "Sakarya Türküsü, "Zindandan Mehmed'e Mektup" ve daha niceleri gibi, şiirde ve her şeyde ön eserlerini bu sabık şair çığırında yazmış ve belirtildiği gibi "lâhik -yetişen ulaşan- şair" devrinin bir buçuk ciltlik verimini bu devre içinde 80 cilde ulaştırmıştır. Ne çare ki, Bâbıâli katırlarına saman yerine (orkide) verilirse, katır onu tükürür ve "nerede benim samanım ve samanımın şiiri?" diye anırır...
Sayfa 265 - Sabık Şair, 2. Baskı 1976, Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu