19. asır sonlarında neşredilen bir Türkçe Şemail kitabının 15-20 sayfa kadarı içinden rastgele seçilmiş şu ifadeler, Peygamber Efendimiz'in şânında söylenmiş şiir gibi tatlı hürmet ifadelerinden bazılarıdır: "Sultân'ül-Enbiya Efendimiz Hazretleri... Bâis-i Hilkat-i Kainat Hazretleri... Mahbûb-i Âlem Efendimiz... Mahbûb-i Kibriya Efendimiz... Peygamber-i Zişan Efendimiz... Peygamber-i Âlîcenab Efendimiz Hazretleri... Cenab-ı Risâlet-penâh Efendimiz... Cenâb-ı Seyyid'il-Beşer Efendimiz... Risalet-meâb Efendimiz... Resul-i Muhtar Hazretleri... Nebiyy-i Muhterem Efendimiz... Server-i Enâm Aleyhissalûtü Vesselam Hazretleri... Hulasa-i Mevcûdat Aleyhi Ekmelüttahiyyât Efendimiz... Melce-i Fukarâ ve Şefi'-i Ruz-i Cezâ Efendimiz Hazretleri... Ecmel'ül Enbiya Hazretleri... Seyyid'ül Mücahidîn Efendimiz... Efsah'ul-Kelâm Efendimiz... Halîl-i Rabb'il-Celîl Hazretleri... Zat-ı Vâlâ-yı Nebeviyye... Hâce-i Debistân-ı Edeb Hazretleri..."
Lütfen okuyunuz dostlar
Merhum
İsmail Çetin
İsmail Çetin
hocamız gençliğinde bir gün yolu İzmir'e düşer. O sıralar henüz sakal bırakmamıştır. Sakal tıraşı olmak için bir berbere girer. Berber yakışıklı, tatlı yüzlü, temiz simalı birisidir. İsmail Efendi içinden; "Ya Rabbi beni esmer olarak yarattın, ama güzel ve faydalı ilim verdin. Elhamdülillah istikametim de yerinde. Kim bilir şu adam belki büyük günah bile işliyordur. Şu berberin yakışıklılığını bana verseydin, ben hem parlak yüzümle hem ilmimle ümmete daha iyi hizmet etmez miydim?" diye geçirir. Berber onu tatlı tatlı süzer; "Merak etme, içim de temiz benim" diye mırıldanır. Hocamız çok şaşırmıştır. Adam içinden geçenleri bilmiş ve ona göre cevap vermiştir. Merakını zapt edemez. Dışarıda bir yerde berberin kapanma saatine kadar bekler. Daha sonra berberi, içinden geçeni nasıl bildiğini söylemesi için ilhah eder. Berber der ki; "Gençliğim biraz hızlı geçti, bazı büyük hatalara bulaştım. Babam hastalandı. Mübarek biriydi ama biz kadrini bilemedik. Çevreye, çamura bulandık. Beni yanına çağırıp dedi ki; "Oğlum, bunca zamandır hoyratça yaşadın. Nasihatlerim sana kâr etmedi. Son sözüm şudur, yaparsan pişman olmazsın. Hayatın düzelir, bereketlenir. Her güm Rasul-i Zişan'a beş yüz salavat oku" dedi. Ardından vefat etti. Onun vefatıyla sarsıldım. Birkaç ay içimdeki hasret ateşiyle salavatımı okudum. Alışkanlık haline geldi. Ardından namaz kılmak arzusu, günahlardan kaçmak ve tövbe etmek geldi içime. O gün bugündür şu kadar sene oldu, salavatlarımı terk etmedim. Allah Teâlâ da bana böyle hisleri nasip etti."
Reklam
"Sema halkı, yeryüzünden, ancak ezan seslerini duyarlar.”
"Sema halkı, yeryüzünden, ancak ezan seslerini duyarlar.” Arkasından, aya ilk giden Amerikalı astronotlardan birisinin Kahire'yi ziyareti sirasında ezan seslerini duyunca, hayretler içinde kalarak, şöyle söylediği, Mısır matbuatında çıktı. "Ben bu sesi ayda iken de duymuştum...” Peygamberi Zîşân Efendimiz'in, “Sema halkı, yeryüzünden, ancak ezan sesini duyarlar.” buyurması, ne büyük mucize, ne İlâhî tebşir, ne büyük bir harikadır. ~√~
Sayfa 220Kitabı okudu
Kıtaları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik. Kelleler damlardı kılıcımızdan. Bir biz vardık cihanda, bir de küffar... “ Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları. İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu.” Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini, “Ben Avrupa’lıyım ” demeğe başladı, “ Asya bir cüzzamlılar diyarıdır.” Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara ve kulağına: “ Hayır delikanlı “ diye fısıldadılar, “ Sen bir az gelişmişsin.” Ve Hristiyan Batı’nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir “ nişan-ı zîşân “ gibi gururla benimsedi aydınlarımız.
Sayfa 98 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
*** Dünya buna şâhit oldu. O Resûl-i Zişân, kısa zamanda Kâbe'yi cansız putlardan temizlediği gibi, gönüllerdeki putları da İslâm îmânı ile yok ediverdi. ***
Ebu Eyyub el-Ensarî hazretlerinin, Peygamber Efendimize arz ettiği bir şikâyeti var: "Yâ Resûlallah, namazlarımda huzur bulamıyorum. Namaz mü'minin miracıdır.' buyuruyorsunuz. Namazlarım maalesef miraç olmuyor. Ne tavsiye buyurursunuz?" Peygamber-i Zîşan, şu cevabı veriyor: "Yâ Eba Eyyub! Sallî salâtel-müveddiîn. Dünyaya veda eden kimselerin namazı gibi kıl..." Hayatının son namazını kılan insan ki, ondan sonra artık, Allah'ın huzuruna varacak. Ona, "gel bakalım!" denilecek. Defter-i a'mâli eline verilecek. Sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin, Ebu Eyyub'a olan bu tavsiyeleri, orada hatırıma geldi. Öğlen ve ikindi namazlarını, orada, o düşüncelerle, hislerle kıldım... Ah, bütün namazlarımı hep öyle kılabilseydim! (Mustafa Sabri Efendi anlatıyor.)
Reklam
738 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.