Ariler Antik Çağ'da göçebe yaşantılarıyla ilişkili olarak tabiat güçlerini tanrılaştırmış ancak diğerlerinden farklı olarak tanrıları iyi ve kötü olarak kategorize etmiştir………. Batı literatüründe dualizm, İslam geleneğinde seniyye denilen bu bakış açısında iki farklı güç arasında ya da zıt güçler arasında bir savaş ve mücadele olduğuna inanılır.
312 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Neden Dağıldı?
Sovyetler Birliği, bir şanstı. Hayır, şans doğru bir kelime değil, bir sonuçtu. Burjuvazinin sömürgen yapısının ve kapitalizmin kaçınılmaz krizlerinin bir sonucuydu. Bu sonuç, öyle ya da böyle tersine çevrildi ve Sovyet topraklarında kapitalizmin restorasyonu gerçekleşti. Bu sonuç da kendi içinde sebeplerini yaratan bir olgu. Sovyetler Birliği
İhanete Uğrayan Sosyalizm
İhanete Uğrayan SosyalizmThomas Kenny · Yazılama Yayınları · 201427 okunma
Reklam
"...dünyanın zıt güçler dengede tutulduğu için varolabildiğini asla unutmamalıdır. Nitekim, rasyonel olan irrasyonel olanla, amaçlanan da verilmiş olanla dengelenir."
Sayfa 32 - Metis Yayınları, 2. Basım: Ekim 2005 Çeviren Zehra Aksu YılmazerKitabı okudu
·
Puan vermedi
Blake geleneği ve anarşizmi
Blake, bütün dinsel ve siyasal tahakkümü reddederek, sağlam bir biçimde kendini halkçı ve özgürlükçü geleneğe yerleştirmiş bir isimdir. Anarşist tarihçi
Pyotr Kropotkin
Pyotr Kropotkin
’e göre: “Uygarlık tarihimiz boyunca iki gelenek, iki zıt eğilim birbiriyle karşı karşıya gelmiştir: Roma geleneği ile halkçı gelenek, feodal gelenek ile emperyal gelenek, otoriter
Vahiy Kitapları
Vahiy KitaplarıWilliam Blake · Pinhan Yayıncılık · 2015144 okunma
zıtlıktaki uyum...
Fakat evrenin yin ve yang'i her zaman dengede olmalıdır. Başka türlü olmaz. Her şey bir bütündür. Bir çemberdir. Tamdır. Her hediye beraberinde karanlık bir şeyi, her felaket beraberinde eşit derecede bir faydayı getirir. Görünürde zıt olan güçler birbirlerine bağlı ve birbirleriyle ilişkilidir. Arka olmadan ön olmaz. Aşağı olmadan yukarı olmaz. Zik olmadan zak olmaz. Siyah olmadan beyaz olmaz. Ölüm olmadan yaşam olmaz.
Sayfa 127Kitabı okudu
APTALLAR CENNETİNDE DÜŞÜNEBİLMEK ÜZERİNE;
Herhangi bir fikir, cemaat inancı, kutsalı ve ya saygı duyduğu bir düşünce sistemi olabilir. Fakat bu düşünüşe tanrısal boyutlar yükleyerek tapmak, zıt kutupların yaptığı yapıcı ve ilerici eleştiriyi kabullenemeyerek düşman kabul etmek, üzerine atılan her olumlu fikri “tanrının ve kutsal saydığının” arkasına gizlenerek hakaret sayıp aynı zamanda saygı beklemek, içerisinde bulunduğu dogmanın karanlığında mutlu olanlar: çağa ayak uyduramayıp atalarının ruhlarını yaşatırlar. Aynı zamanda ileri düşünenleri aşırı bulup lanetlerler. Her fikir belirli bir çağın aidiyetini üzerinde barındırır; Toplumsal yaşamın el verdiği şartlarda şekillenir, gelişir ve kendi kendisini sönümler. Hiçbir fikir tanrısal ve ya mutlak değildir, her fikir edindiğimiz pratikler kadar gelişir ve oluşur. Belirli bir çağa ait olan fikirlerin günümüzde insanların düşünüş tarzını belirlemesi; geleceğimizi bu fikirler ışığında şekillendirebilecek güce sahip olduğumuz anlamına gelmez. Bu sönümlemeyi gerçekleştirmenin en doğru yolu fikirleri, inançları hayatın rasyonel gerçekleri yapmamaktır. Zaten belirli bir aşamada hem toplumsal güçler, üretim ilişkileri, insanların ahlaki ve düşünüş değerleri, yaşam biçimleriyle zıtlığa düşecek, var olabilmek için faşizmin en karanlık yüzüne ihtiyaç duyacaktır. Kölelik çağında, sanayi devriminde ki ahlak mevcut değildir. Sanayi devrimiyle birlikte toplumsal yapıda köleci toplum yapısıyla aynı olamaz. Fikirler, maddi yaşamdan esinlenerek pratiğe dökülür. Metafiziğin her kesinliği aslında birer dogma, zihin yıkama ve mevcut kurumsallaşmanın devamını sağlamaktır. .
Reklam
Tarih boyunca hayatımızı kontrol eden güçler, çok değişik ve birbirine zıt şekillerde ortaya çıkmıştır. İlk çağlarda güç, tamamen fizyolojinin bir sonucudur.
Adler’in temel ilkesine göre ruhumuz kalıtsal unsurlar doğrultusunda değil, toplumsal etkilerle şekillenir. “Karakter” iki zıt güç arasındaki karşılıklı etkileşimdir: Güç sahibi olma veya kendi konumunu sağlamlaştırma ihtiyacı ile “sosyal duygu” ve birliktelik ihtiyacı. Bu güçler birbirine zıttır. Hepimiz bu güçleri farklı şekillerde kabul veya reddettiğimiz için benzersiz yapıdayız.
Tanrı armağanı aklı, insanın bu en büyük hâzinesini küçümsemek gibi bir niyetim yok. Ama karanlığın olmadığı bir dünyada ışığın bir hükmü olmadığı gibi, tek başına akıl da, anlamsızdır. Annenin bilge öğüdünü ve doğanın her varlığa sınırlar koyan acımasız yasasını insan mutlaka dikkate almalı, dünyanın zıt güçler dengede tutulduğu için varolabildiğini asla unutmamalıdır.
Düşman, karşısındaki güçleri parçalayarak, onları birbirine düşürerek, kolay yutulur lokmalar, durumuna sokmak ister. Mesela, sanki bir insan, hem 'dindar', hem 'milliyetçi', hem 'medeniyetçi' olamazmış gibi, bu değerleri birbirine zıt programlar durumuna sokarak, hiç yoktan 'çatışan güçler' meydana getirir. Bu olaylarını, o kadar ustaca planlar ki, tertiplerini anlamak için bazen olayların üzerinden elli veya yüz elli sene geçmesi gerekir.
Sayfa 19 - Kod Yayıncılık, Birinci Baskı - Temmuz 2013Kitabı okudu
Reklam
Dünyanın, zıt güçler dengede tutulduğu için varolabildiğini asla unutmamalıdır. Nitekim, rasyonel olan irrasyonel olanla, amaçlanan da verilmiş olanla dengelenir.
Sayfa 32 - MetisKitabı okudu
Ama karanlığın olmadığı bir dünyada ışığın bir hükmü olmadığı gibi, tek başına akıl da anlamsızdır. ...dünyanın zıt güçler dengede tutulduğu için varolabildiği asla unutulmamalıdır.
Sayfa 34 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Bilgi fenomeninden başka var olanları, özne, yani şuur, nefs, ruh vasıflarının bulunup bulunmadığını aramadan önce şunu diyebiliriz ki, insanın kendisinde ve bilgi fenomeninde bu vasıfları kuşatan bir “aşkınlık”, gerek nesne, gerek özne vasıflarını içine alan aşkın bir dyade olmalıdır. Aksi halde insanın şuur ve bilme fiili açıklanamaz; boşlukta kalır. Bu aşkın (transcendant) dyade sonsuz güçleri olan ve zıt vasıfları kendinde birleştiren, şuuru olduğu kadar nesneyi kuşatan üstün varlıktır. Felsefe dili ile ifade ettiğimiz bu Aşkın Varlık artık bilme ve düşünme güçlerini aşar. Onunla ancak inanma gücü ile temasa gelebiliriz. Aşkın Varlık’a inanmaktan (inanç) başka hiçbir yolla nüfuz edilemez. Gazalî’nin “kalp gözü”, Pascal’ın “kalp mantığı” ve “ince görüş”, Bergson’un “sezgi” dediği güçler inanmanın şeffaflaştırdığı, keskinleştirdiği yeni görüş yollarıdır.
Sayfa 154 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Dünyanın zıt güçler dengede tutulduğu için varolabildiğini asla unutmamalıdır. Nitekim, rasyonel olan irrasyonel olanla, amaçlanan da verilmiş olanla dengelenir.
Resim