"Sabaha karşı Beyrut göründü."
diye başladı sürgünümüz Yüzbaşı emeklisi Hilmi Bey'in romanı. Öyküyü baştan az çok bildiğim için şöyle düşündüm: "Keşke Beyrut gibi deniz kenarı ve hareketli bir kent yerine sakin bir iç şehre sürülseymişsin Hilmi Bey. Şimdi aklına hep İstanbul gelecek." Nitekim çok geçmeden Hilmi Bey beni
Hüseyin Nihal Atsız ı yazdıkları ile etkilemiştir.Atatürk onunla ilgili şu ifadeyi kullanmıştır : " Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası
İstanbul'un bir başkent esinlemesinin olması, yalnız Osmanlı Türklerini ilgilendirmez. İstanbul, biricik Türk Hakanlığı'nın 'başkentidir.' Bundan dolayı, bütün Türklerin yöneldiği kıbledir. Bundan başka İstanbul, İslam hilafetinin de merkezidir. Öyleyse İstanbul'un, ulusal esinden başka, dinsel bir kutsallığı da vardır. İstanbul Türkçesinin bütün Türklere ulusal dil olması, bu esin ve kutsallığın dile geçmesi dolayısıyladır. Fazla olarak İstanbul Türkçesi, Türk lehçelerinin en güzeli, en işlenmişi, edebiyat ve bilim bakımından en zenginidir.
Türkçülüğün Esasları, Ziya Gökalp’in 1923 yılında yayımladığı, Türk milliyetçiliğinin tüm fikir ve tekliflerini bir sistem bütünlüğü içinde ortaya koyan, yazarın değişik zamanlarda yazmış olduğu denemelerden derlenen siyasi, tarihi ve sosyolojik bir tarihtir. Türk milliyetçiliğinin temel yapı taşlarından birisidir.
Türkçülüğün Esasları, iki
Güzel dil Türkçe bize/Başka dil gece bize/İstanbul konuşması/En saf en ince bize diye seslenen Ziya Gökalp de Ömer Seyfettin’e yakın görüşleri paylaşıyordu.Türkiye ‘nin ulusal dilinin İstanbul Türkçesi olması gerektiğini vurguluyor;ancak orada da iki ayrı dil bulunduğunu anımsatarak çıkar yolun konuşma dilini yazı diline dönüştürmek olduğunu savunuyordu.Batı kökenli terimlere gelince bunların hepsine hemen Türkçe karşılıklar bulunamayacağından Fransızca ya da Rusçaları yerine Arapça,Farsça olmalarını daha doğru buluyordu.Bu nedenle çağdaşlarından çoğu gibi Türkçeye değil Arapçaya başvurmuş,kültür (culture) kavramına karşılık “hars” ı, psikolojiye karşılık “ruhiyat “ ı, sosyolojiye karşılık da “içtimaiyat”ı türetmişti.Böylece giderek imparatorluğu kurtaracak siyaset diye savunduğu üçlü Türkleşmek-İslamlaşmak-muasırlaşmak sentezine koşut olarak dilde de “yeni kavramlar yüzyılın,terimler ümmetin,sözcükler milletin” diye özetlenebilecek üçlü bir formül üzerinde karar kılmıştı.
20.yy.ın başlarında Türk milletinin, Türkiye’nin ve Türkçülüğün yaşadığı sorunlara dair ortaya koyduğu fikirlerin ve çözüm önerilerinin önemi, benzer sorunların günümüzde de yaşandığı düşünüldüğünde, bir düşünür olarak Ziya Gökalp Bey’in kıymetini daha artırmaktadır.
Büyük Türk sosyoloğu ve filozofu olan Ziya Gökalp, Türk milliyetçiliği ve
Türkiye'nin milli dili İstanbul Türkçesi'dir; buna şüphe yok! Fakat, İstanbul'da iki Türkçe var: biri konuşulup da yazılmayan İstanbul Lehçesi, diğeri yazılıp da konuşulmayan Osmanlı, dilidir. Acaba, milli dilimiz bunlardan hangisi olacaktır?