İkinci Abdülhamid’in kıskanç cãriyesi ãh’ının ateşiyle gök katlarını değilse de,muzdarip ruhunu incecik oyma işleriyle oyalamaya uğraşan padişahın marangozhãnesini ateşe veriverdi.Zarar ziyan cãriyenin kalbinde mi,marangozhãnede mi daha fazla,bunu tarihler yazmıyor.say:54 Bahtınıza Ekim’lerde hep İstanbul düşüyor.İstanbul bahtınıza hep Ekim’lerde düşüyor.Daha iyi vurulmanız daha iyi ölmeniz için her halde.İstanbul Ekim’de geçmişten ve gelecekten mürekkep çünkü.Üstelik salt kendi geçmişinden değil;sizinde geçmişinizden mürekkep.Önce ışık oluyor.Sonra su.Ve mavi.Ve yıldız.Bir Beyoğlu tramvayı,bir ãmãnın laternasında istiklãl caddesi uzantısı bir hüzün.Köşe başlarında ulysses’in bakışı,kestanecilerin kapı tuttuğu kitapçılarda taze mürekkep kokusu.Boşluğa dağılan buhurumeryem:bir şiirin sancısı.Bir sap gül:bir hayatın yarısı.Neden kalbimizin bütün acılara açık yerinin adı şãir.say:62 Sarayı olmayanın sultan olmadığını kim iddia edebilirdi? Ve bir ayna derinliğine dökülen görüntüleri ne yapabilirdi.
352 syf.
10/10 puan verdi
Konusunun yakın zamanda tanışacağım askerlikle ilgili olması dolayısıyla merak ettiğim, başlarda sıkıldığım ancak ortalarına doğru geldiğimde bir sabah yüzümü yıkarken kendimi askeriyenin tuvaletinde hissettiğim, sonlarına doğru bitmesini istemediğim bir kitap. Sonlarında "Aaaaa..", "Yok artıkk" vb. gibi kelimelerle şaşıracak, birkaç saniyede kitabın özetini kafanızdan geçirmek durumunda kalacaksınız :)
Ziyan
ZiyanHakan Günday · Doğan Kitap · 20195,2bin okunma
Reklam
Bizim okulda kullandığımız kurşun kalemler ziyan olmasın diye bıçakla yontulurdu. Okula yürüyerek giderdik. Otomobille gitmemizi babam yasaklamıştı.”
"İnsanların kaçta kaçı, yeni bir kalemi denemek için önce adlarını yazıyor?"
"Sabun köpüğü gibi kabarıp sönen o kahkahaların, ortalığı zangır zangır titreten şarkıların, tütsülerin, loş ışıkların ve birbirlerine ancak bedenen yakın olabilen o her şeye boş vermiş insanların arasında acımı ziyan ettiğimi düşündüm."
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.