“Piedra Irmağı’nın kıyısında oturdum ve ağladım. Kışın soğuğu, yüzümdeki yaşları hissettirdi bana ve bu yaşlar, önümden akıp giden donmuş sulara karıştı. Bu ırmak bir yerlerde başka bir ırmağa kavuşuyor, sonra bir başkasına ve bütün bu sular, gözlerimden ve gönlümden çok uzaklarda, sonunda denize ulaşıncaya kadar böylece akıp gidiyor.
Gözyaşlarım böylece çok uzaklara akıp gitsin ve aşkım, bir gün onun için ağladığımı hiç bilmesin. Çok uzaklara aksın gözyaşlarım ve ben, ırmağı, manastırı, Pireneler’deki kiliseyi, birlikte yürüdüğümüz yolları unutayım.”