Giriş yazısında David Baldacci'nin de dediği gibi "çok iyi bir dedektif değilseniz sırrı çözemezsiniz, çözdüm derseniz de yalan söylemiş olursunuz." Ben gerçekten de şaşırdım, bir şeyler dönüyordu da o kadarını tahmin etmemiştim.
Yani spoiler olmasın diye çenemi ay elimi tutmak çok zor sövgüyü hak eden o kadar kişi var ki ...
26
BEYAZ LÂLE
Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
iki üç gündür biraz hastayım. bu süreçte kitap okuyamadım. uzun süre kitabın başında duramadığım için kitap okuyamadığım bu sürede aklıma geçenlerde
Fotoğraflarla Atatürk kitabını okuduğum/fotoğraflarına baktığım geldi.
ben genelde Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğraflarına bakarken o zaman gerçekleşen
HER OKUDUĞUMDA BOĞAZIM DÜĞÜMLENİYOR
Salona eli bağlı üç kişi getirildi,
sanık sırasına oturtuldular.
Mahkeme başkanı Saruhan Mebusu Mustafa Necati, sanıklardan
en yaşlısı olan,
ihtiyar köylüye sordu.
- Baba Adın ne?
Dinleyicilerde bir ferahlama görüldü.
Demek bu ihtiyarın suçu ötekilerden daha hafifti.
Bu yüzden ilk yargılanıyordu.
İhtiyar
_Bir gün ressamlar Türk'ün simasını kaybederlerse, yıldırımı alıp yapıversinler. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne en aşağı 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Bu beşik tabiatın