Şehrin ışıkları altında yürümeye devam ederken, hayatın mazi tarafında kalan yıllarımı düşündüm. Tozlu raflarda yalnızlığa terk edilmiş kitapların arasına konulan eskimiş takvim yaprakları gibi uzakta duruyor geçen güzel günler. Onları bulmak ve bir daha o günlere gitmek imkansız. Biliyorum, güzel günlerin kıymeti gidince anlaşılır. Gidip de dönmeyen güzel günlere dargınım. Dünya rahat yeri değil bilirim. Dile söylemek kolay, kalbe anlatmak zor. Hayat imtihanı ağır olur bazen. Yaslanacak bir omuz ararız yakınımızda bizi anlayan. Hayat, geriye asla dönülemeyecek bir sûrette biz zaman ve mekânla kayıtlı olan fâniler için geleceğe doğru akıtılıyor tüm zaman ve mekânların Sahibi tarafından. Allah (cc), O' dur kudreti her şeye yeten. Geçen yıllar, sıkıntıyla geçmiş olsa bile yine de özlem duyuluyor o yıllara. Hayat gidiyor diye mi bu özlem? İnsan hayatta olmayı seviyor. Bu hayatın sona doğru gitmesini ve bir gün son bulmasını istemiyor. Sonlu bir hayata kalp razı değil çünkü. Dinle kalbini, duyacaksın. Biraz yalnız kaldığında anlayacaksın. Bazen yalnızlık iyi gelir. “Kalb, ebedü’l-âbâda müteveccih açılmış bir penceredir. Bu fâni dünyaya razı değildir." diyerek bu hakikate ışık tutar Bediüzzaman. Ey dost! Bu yazıyı okurken sen de sonsuzluğu düşün ve hakikat penceresinden bakarak kalp ve ruhunun sesini dinlemeye çalış veya benim gibi yalnız bir gece yürüyüşüne çık, kendini dinle, kalbini dinle, vicdanını dinle. 'Bir Gece Yürüyüşünde' başlıklı yazımızdan Yoldan Geçerken/ Mehmet Kazar 5 Ocak 2021
Her şeye rağmen yaşamak
Mesela ben: Zor günler geçirdikçe daha işe yaramaz hale geldim, ama uzun bir hayatım oldu. Sevdiklerim birer birer öldüler, ama ben hala hayattayım.
Sayfa 201 - JaguarKitabı okudu
Reklam
Annem şarkı söyleme isteği duyuyorsa, bu o kadar kötü bir şey değildi. Zor günler, kötü günler, beni-yalnız-bırakıp-giden-o-adam'lı günleriyle ilgili şarkılar söylerdi. (...) Annemin ses tonundaki gam ve kasvetle ballanan sefalet, sözcüklerdeki acıyı ağdalandırıyor, acının yalnızca katlanılabilir değil, aynı zamanda tatlı bir şey olduğu kanısını uyandırıyordu bende.
"Kumru,'' diye söze başladı babam "Kaybolduğun günler boyunca tek odağım sen oluverdin. Hayatımda ilk defa gece gündüz seni düşündüm, seni aradım. Hayatımda ilk defa oturup çocukluk fotoğraflarına baktım. Birlikte anılarımızı düşündüm. O günler tüm yaşamımın en büyük pişmanlığını yaşadığım günlerdi. Buna ne dersen de. İster şerefsizlik de ister haysiyetsizlik de ister karaktersizlik de ama ben bir kızım olduğunu o günlerde anladım. Senin benim canım olduğunu seni bulduğumuzda, hastanede beklerken fark ettim. Uyanmanı beklemek hayatımın en zor eylemiydi. Evet, hayatım boyunca seni bir sorumluluk olarak gördüm. Görev olarak gördüm. Annen ve ben bir çocuğumuz olduğuna pişmandık, bunu zaten biliyorsun..."
«Neden sonra bitti mutluluk. Çokluk acı vermeye ve ağır gelmeye başladı ve Joana yağmak üzere olan bir buluttu. Sanki içinde havaya yer yokmuş gibi zar zor nefes alıyordu. Bir ileri bir geri gidip duruyordu, değişiklikten şaşkın. Nasıl? -diye sordu kendine ve naif olduğunu hissetti, iki tarafı mı vardı bunun? Onu son derece mutlu eden aynı nedenin ona acı vermesi? Hasta bedeni yanında taşıdı, can sıkıcı yaralıyı, günler boyunca. Hafifliği ızdırap ve yorgunluğa bıraktı yerini. Doymuş -susuzluğunu bedenini suyla dolup taşırarak gideren bir hayvan gibi. Ama endişeli ve mutsuz, her şeye rağmen sulanması gereken topraklar varmış gibi, kurak ve susuz.»
Sayfa 83
Güçlü olmak zorundayım. Bunu da becermek çok zor, gerçekler ağır geliyor. İlk günler hafif ve dayanılır gelen şeyler, şimdi biraz ağırlaştı. Fakat hüküm vermemeliyim. O kadar sık değişiyorum ki.
Reklam
Şimdi Aleksandr Köprüsü'nden dönüşümüz öyle zor ki... Halk gece yarısındakinin en az birkaç katı bir kalabalıkla yönelmiş saraya doğru. "Seni Torid Sarayı'na götürmek istiyorum Katyuşa" diyorum ona... "Bak kendi gözlerinle gör inanılmazı. Mümkünsüzdür denileni. Yönetimin kimlerin eline geçtiğini görmeni istiyorum. Ben ne
Sayfa 194 - CeylanKitabı okuyor
Salona dönerken, ikisinin kahve masasinda bașbașa vermiș, benim dosyama baktiklarini gördüm. "İnanamayacagin kadar zor zor günler geçirmiș," diyordu Joan, yeni koruyucu Anneme. "Kaldigi evlerden birinde vurulmuș." Claire Richards bașini salladi, inanamiyor gibiydi, hiç kimse bir çocugu vuracak kadar kötü olamazdi.
Acaba kavuşur muyuz?
Yoksa serap ülkesinde mi olur buluşmak? Sonra gider, kaybolur gölgesi Ve azaba dönüştürür anıları. Böyle soruyor kalbim, yokluğundan sonra uzayınca günler. Rüyamda gülümseyen hayalin görününce Sanki cevabı duyar gibi oluyorum: Viran ülkeye hayır dönsün diye, Bu zor yolda beraber yürümedik mi? Tüm arzulardan vazgeçerek Bu dikenli yolda ilerledik
Sayfa 35 - Yüksel yayıncılıkKitabı okudu
herkes gibi ben de bakıyor muyum görüyor muyum bordasına tutunmaya çalışıp geminin biliyorum aşkları var ama nasıl tarabya'da aşk ya da terman'da kuşkusuz bir sözcük bağlar bizi tarabya'da da terman'da da kendi gerçeğini bulan ermiş kuşkusuz doğruyu söylüyordu bulaştırmıyor hiç değilse gökyüzünü baktığı topraktan kurmuş
Sayfa 78 - Ayyıldız Matbaası - Ankara - 1978, BANA DEĞEN DÜNYA
Reklam
Zor günler gelirse kolay günlerin gelmeyeceğini, kolay günlerde de artık hiç zor günlerin gelmeyeceğini zannetmeyin çünkü ikisi beraberdir.
O günler zor ve yorucuydu, ama en azından mutluydum.
Sayfa 197Kitabı okudu
Çok zor günler yaşıyorduk. Çok zor yaşıyorduk. Çok zor…
Önündeki günlerin zor günler olacağını biliyordu.
Bir millet mezarının kıyısında boğuşuyor, yeniden hayata katılmak için dişini tırnağına katıyordu. Bu trajik savaşta yenilişin hesabını yapmak kolaydı. Zor olan, Küçük Ağayı terleten, diken üstünde gibi tedirgin eden zaferdi, zaferden sonrasıydı. Zira, o inanıyordu ki, başlangıç bu günler değildi, başlangıç zafer denilen şey olacaktı. Başlangıç, yani Türkiye' nin hayatıyla ilgili asıl savaşın başlangıcı. Ve bu savaş zaferden sonra başlayacak iyilerle kötüler, mideciler ve budalalarla vatanseverler arasında geçecekti.