"Toplumsal rüya içinde zaten ölü gibi yaşıyoruz." diyor yazar. Ne doğru..
Günlerdir erteliyorum bu incelemeyi yazmayı, neden bilmiyorum. Nerden başlayacağımı da bilmiyordum açıkçası. Elime aldım, altını çizdiğim yerlere bakmak için. Bu cümleyi okudum. Tesadüf mü? Bence kesinlikle değil. Bugün 16 yaşında bir kız çocuğunun katledildiği haberini okuduğumdan beri aklıma gelen dağınık fikirlerin tek cümlede özeti bu...
Toplum bir kar topu gibi önüne kattığını alıyor içine, yok ediyor. Ne acı... Kendin olabilmek, kendini anlamak, tanımak, kendin gibi yaşayabilmek neredeyse imkansız. Çünkü toplumu oluşturan senin haricindeki herkes tıpkı bir kapo gibi ,kendisinin de kurban olduğunun farkında olmadan/görmezden gelerek, öyle bir yarışa giriyor ki senin üzerinde hüküm kurabilmek için.. Bu koşullarda insanın kendisine kavuşması çok zor bir mücadele halini alıyor. Çoğumuz bir mücadele içinde olduğumuzu anlamadan yok olup gidiyoruz işte.. Gerçekten üzücü...
"Ben kimim?" diye son birkaç yıldır soruyorum sürekli kendime. Cevap bulamıyorum, bunalıyorum, sıkılıyorum. Yine böyle bunaldığım bir anda karşıma çıkan çok tatlı bir insanın tavsiyesiydi bu kitap. Hâlâ bilmiyorum İstanbul kim. Ama arıyorum.. Bulmak için ne yapmak gerekir öğreniyorum. Bu kitapta da birkaç basit soru var bu yolculuğa ışık tutabilecek. Ve zihinde yeni sorular oluşması için 4 temel nasihat. Okuduğunuzda her şey aydınlanacak gibi bir vaat imkansız ama her türlü okuduğunuza değer, hiçbir şey kaybetmezsiniz.
Umarım kendini bulan ve kendiyle yaşama şansına sahip azınlıktan olabiliriz.
"Kendim olmak için bir gün daha!"