"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Siz hiç çocukken, sırf hayatta kalabilmek umuduyla nefesinizi tutma çalışması yaptınız mı? "Babam beni gömüp gittikten sonra üstümdeki toprakları atarak dışarı çıkabilirim belki," diyerek...
Böyle bir umuda tuttundunuz mu?
Her zaman derim, "zordur her dönemde kadın olmak," diye. Eseri okuduktan sonra anladım ki en çok o
‘’İnsan aşılması gereken bir varlıktır.’’ (sf. 6)
Bana kalırsa tek bir cümle bile bu kitabı okumak için yeterince merak uyandırıcı. Tüm insanlığın kendinden bir şeyler bulabileceği, sindirilmesi pek kolay olmayan, insanın boğazında yumru varmış hissi yaratan, mideye bir yumruk gibi inen, üstüne saatlerce hatta günlerce kafa patlatılması gereken,
Öncelikle yazarın okuduğum ilk kitabı, ilk başlarda şaşırarak sayfalarını çevirmiş hatta cümleleri okurken zorlanmıştım çünkü; Yazar eserinde sadece nokta ve virgül kullanmış diğer hiçbir noktalama işaretlerini kullanmamıştı. İlk başlarda zorlansam da sonradan alıştım bu duruma. Ayrıca kitapta karakterlerin isimlerinin olmadığına da dikkat çekmek
Kör Baykuş şimdiye kadar okuduğum romanlar arasında en olağandışı olanlardan biridir. Anlamak, dolayısıyla da anlatmak çok zordur bu romanı. Her okumadan sonra, bu anlayamamaktan kaynaklanan anlatamamazlık öylesine çarpıcıdır ki, “sen anlamazsan, senin dediğin de anlaşılmaz,” diye bir not düşme gereği duyarsınız. Ama, kesinlikle oldukça doyurucu
Selahattin Tomar / Islahat
Aile içi şiddet, çevreye karşı kötü davranışlar ve fiziksel engele karşı farkındalık yaratan güzel bir kitap #Islahat. Okuduğunuz her sayfada bir çok konuyu düşünmeye ve empati yapmaya başlıyorsunuz. Yazar, olumsuz olanı bile altında yatan sebeblerle işlemiş sayfalara. Mesela kitapta herkese kötü davranan serseri diye tabir edeceğimiz biri var. Ama onun da geçmişini ve çocukluğunu öğrenince gerçek kişiğiliğinin bu olmadığını anlıyoruz. Bunu başarmak zordur. Kötüyü iyi göstermeyi her kalem başaramaz.
Fatoş ile Oktay evleneli altı ay olmuştur. Evlendikten sonra aldığı bir kahvehane Oktay'ı çok değiştirmiştir. Fatoş artık kocasını tanıyamamaktadır. Bir gece yaşananlardan sonra dayanamamış ve kapıyı çekip gitmiştir. Aradan altı yıl geçer. Fatoş bir yerde Oktay bir yerde hayatlarına devam ederler. Tek fark Fatoş'un yanında canından çok sevdiği 5 yaşındaki kızı Çiçek'in olmasıdır. Çiçek doğuştan işitme engelli bir çocuk. Tek dünyası hep yanında olan annesi. Hiç duymasanız ya da konuşamasanız nasıl hayata devam ederdiniz? Empati yapması bile zor değil mi? İletişim şekli işaret diliyken ve çevrenizde bilmeyen çoğunluktaysa nasıl iletişim kuracaksınız. Çiçek, Fatoş ve Oktay bu soruların cevaplarını görmemizi sağlıyor. Öyle bir dünya yaratmış ki yazar, tüm kalbimle öyle bir yer olmasını dilerdim. Böylelikle anlamayanların da anlaması sağlanırdı belki.
Keyifli okumalar…
Bana kendi alevlerimde yanmayı, kül olmadan kendimi yenileyemeyeceğimi öğrettiğin için teşekkür ederim Nietzsche. Acılarımı, ümitlerimi, kırılganlığımı ve gözyaşlarımı kontrol altına alabilmemde bana güç verdin. Hâlâ kırılgan ve hassas olduğumu biliyorum çünkü bu benim karakterimde var ve bunun değişmesi çok zor gözüküyor. Fakat yine de eskisine
Hakan Günday diyince akla yeraltı edebiyatı gelir. Ama kendisine sorulunca bu soruyu kendisi ben yeraltı yazarı değilim der. Alkol, cinsellik, küfür, sıradaşılık, sadistlik bu akımın aslında en belirgin özelliklerinden ve Hakan Günday ında kitabında fazlasıyla bu saydıklarımın mevcut. Yani Hakan Günday ın kabul edip etmemesi pek önemli değil. Kendisi