Hiçbir şey söylemeden durmanın ne kadar zor olduğunu bilir misiniz? Her bir hücreniz tam tersini yapmak için yanıp tutuşuyor iken bu ne kadar da zordur. Hava alanından beri hiçbir şey söylemeyeceğim diye prova yapmıştım, ama bu beni öldürüyordu. Başımı salladım. Sonunda konuşmaya başladığımda ağzımdan küçücük, kırık bir ses çıktı. Söylerken içimin rahat edeceği tek şeyi söyledim. "Seni özledim."
Sayfa 468Kitabı okudu
Hayatın keşmekeşinden uzaklaşıp yoğun bir şekilde düşüncelere dalarsak, kendimiz üzerine düşünürsek, ebediyeti keşfedebiliriz ancak, diyor Spinoza. Ölümünden sonra 1677'de yayımlanan Ethika'da ''ebedi olduğumuzu ancak deneyimle öğrenir ve hissederiz'' der Spinoza. Kendimizi dünya denen anlamsız bir çarktaki ufak bir dişli gibi değil, yüce ve bütüncül bir evrendeki ebedi varlıklar olarak hisseder ve biliriz. Bu zihin seviyesine, bu huzura, bu özgürlüğe ulaşmak çok zordur. ''Ama zaten mükemmelliğe ulaşmak,'' der Spinoza, ''zor olduğu kadar nadirdir de''.
Reklam
ANGELOU DAN KADINLARA 10 ALTIN ÖĞÜT __Birini sevmek, her şeyi riske atmaktır ve genelde buna değer. “Bizi özgür bırakan tek şey aşktır.” __Kadınların birbirlerini her zaman desteklemesi gerekir. “Bir kadın, ne zaman kendi sesini duyurmak için ayağa kalksa, planlamamış bile olsa, tüm kadınlar için de ayağa kalkmış olur.” __Başarının anahtarı çok
Bir evliliği sürdürmeye çalışmak kadar bitirmek için de çok neden olabilir. Ancak yıkıntının ortasında duruyorsanız, herhangi bir bakış açısına sahip olmanız çok zordur. İşin en acıklı tarafı, çoğu insanın dersini en zor yollardan almak zorunda kalmasıdır. Neden bir evliliğe daha fazla ilgi göstermek için mutlaka bir kalp kırıklığı yaşamak, bir şeyleri ya da birini kaybetmek gerekir?
Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya… En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır
Zor olduğundan cesaret edemiyor değiliz, tersine cesaret edemediğimiz için zordur.
Reklam
Batmak! Rekabet az olduğuna göre bu iş pek de zor olmasa gerekti! Ama gariptir, batmak çoğu kez yükselmektedir zordur. İnsanı yukarı çeken bir şey vardır daima.
Sayfa 251Kitabı okudu
192 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kendimi, bu kitabı Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sından hemen sonra okuduğum için hep şanslı görürüm. Bu sayede iki kitabı daha net bir şekilde karşılaştırabildiğimi düşünürüm. Okuyanlar umarım bana hak vereceklerdir ki Kürk Mantolu Madonna'da anlatılan aşk yer yer ütopikleşir. Erişilmesi ve yaşanması zor hâle gelir. Aylak Adam'daysa hikâye bana olabildiğince gerçeğe yakın gelmiştir. Yusuf Atılgan, olayı kafasında baştan beri o kadar iyi kurmuştur ki, ana karakter C.'nin kitap boyuncaki rahatlığını ta en başta aileden zengin oluşuna vermemizi istemiştir. En azından ben yazarın bu mesajı vermek istediğini düşündüm okuyuşum esnasında. Normal bir hayat süren sıradan bir insan asla C. gibi davranamazdı benim nezdimde. Ve davransaydı belki de kitabı bitirmeden bir köşeye atardım. Fakat C., kitap boyunca zaman zaman zengin züppeliğine kaçan tavrını çok iyi koruyor. Mesele aşk olunca gerçeklikten kopmadan durumu anlatabilecek çok az kitap vardır. Çünkü mevzuyu yazması ayrı zor, hisleri uçlara kaçmadan ve gerçekten kopmadan aktarabilmek daha ayrı zordur. Yusuf Atılgan bence, sonradan Türk edebiyatının da mihenk taşlarından olan bu kitabında, bunu çok iyi başarıyor. Soranlara hâlâ bu kitabı "okuduğum en gerçekçi aşk kitaplarından biri" olarak tanımlar ve tavsiye ederim. Ve mümkünse siz de Kürk Mantolu Madonna'yı ve Aylak Adam'ı arayı soğutmadan okuyunuz ki, edebiyatımızın en değerli kitaplarından olan bu iki kitabı işleyişleri açısından karşılaştırma imkânını kendiniz de elde ediniz. Ben, yukarda belirttiğim gibi, tesadüfen bu dediğimi yaptım ve bir okur olarak bu yaptığımdan da çok büyük keyif aldım.
Aylak Adam
Aylak AdamYusuf Atılgan · Can Yayınları · 201959,5bin okunma
Leonardo Da Vinci den İsa'nın Son Gecesi tablosunu yapmasını isterler. O da kabul eder.Büyük bir zevkle tablonun yapımına başlar, Yahuda'yla İsa'yı temsil edecek insanlar arar. Havarileri çizer fakat Yahuda ile İsa çizmek zordur. Hz. İsa için çok güzel bir insanı, Yahuda için de çok çirkin bir insanı arar. Bir süre sonra bir kilise korosunda ruhani, güzel bir yüz bulur ve Hz. İsa olarak resmeder. Fakat güzelin çirkini bulması zor ya, Yahuda'yı arar ama bu çok zordur. Bulamaz ve aradan beş yıl geçer. Nihayet kardinallerden tepki alır. Artık eserin bitirilmesini istemektedirler. O gece sarhoş, yüzü takallus etmiş, çirkinleşmiş bir adam bulur. "Tamam" der. "İşte şeytanı, kötüyü en yakın ifade eden yüz bu" ve adam ayılmadan Yahuda'yı çizer. Fakat resim bitmek üzereyken adam ayılır ve "Bu resmi tanıyorum" der. Leonardo Da Vinci çok şaşkın: 'Nasıl tanıyorsun? Şimdiye kadar bu resmi kimse görmedi ki' der. 'Herhalde konuyu biliyorsun onun için de tanıdığını zannediyorsun' der. 'Yok yok tanıyorum' der adam. 'Biliyor musun beş sene önce beni kilise korosunda bulup İsa diye çizmiştin' O zaman bakıyoruz ki aslında güzel ve çirkin aynıdır. Celal ve Cemal Allah'ın çeşitli aynalardan görünümüdür. Belki de iyi ve kötü yok, güzel ve çirkin yok. Bunlar derece veya doz farkıdır. Hani lunaparkta aynaların önüne gider dururuz. Kimisi bizi şişman, kimisi ters yüz, kimisi incecik gösterir. Aslında ortadaki kişi hep aynı kişidir ama akisler aynanın yapısına göre farklılık gösterir. İşte dünya tamamen bunun gibidir. Hakk'ın çeşitli aynalardan tecellisi gibi...
Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya… En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe! İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli… Ve kadın ağlar; hem de çok! Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar kadınları...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.