Hiçbiryerde, 2002
Ve de bu filmden sonra, zuhal Olcay iyi oynuyor demenin artık bir anlamı yok. O sanki gerçekten de oğlunu herkes için cennet olamamış bu cennet vatanda yitiren bir anne, hayatta tek sevdiği varlığın ölümünü kabullenmeyen gişe memuresi Şıkran'dır. Ona bu rolü için sonsuz hayranlığımı sunmak istiyorum.
İnsan sabahın erken saatle­rinde güzel şeyler olsun istiyor. Onca sene içinde hiç mi ol­madı? Oldu. İki kadının kapıdan girişi çok güzeldi; Zuhal Olcay'ın ve Neslihan'ın.
Reklam
Bir kere karşılaşmaz mı insan? Karşılaşmadık. Ben İstanbul'da, sokakta Zuhal olcay'la, Nazan öncel'le karşılaştım ama ...... Karşılaşmadım.
Bir kere bile karşılaşmaz mı insan? Karşılaşmadık. Ben İstanbul'da sokakta Zuhal Olcay'la, Nazan Öncel'le bile karşılaştım ama onunla karşılaşmadım.
"Bir kere bile karşılaşmaz mı insan? Karşılaşmadık. Ben İstanbul'da, sokakta Zuhal Olcay'la, Nazan Öncel'le bile karşılaştım ama onunla karşılaşmadım."
Sayfa 118 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Aşık olup da bir Attila İlhan dizisinde teselli bulmayanımız çok azdır. Kitap okumayanımız bile hiç yoksa Ahmet Kaya'nın "Sen Benim Her Şeyimsin"i, Yaşar'ın "Beni Koyup Gitme"sini, Zuhal Olcay'ın "Ayrılık Sevdaya Dahil"ini dinleyip hüzünlenmiştir sanıyorum.
Sayfa 4
Affect’leri en rahat insan yüzünde gö­rüyoruz, insan yüzünün işlenmesinde görüyoruz. Tabii kö­tü filmcilik bunu da klişeleştirebiliyor, çünkü bir affect'in en kolay ifade bulabildiği şey insan yüzü, bir affect'i vermenin,yaratmanın en kolay yolu o. Hollywood, Yeşilçam filmlerine bakın; aksiyonlardan değil, ajfjfect’lerden de klişeler üretmeyr dayandıklarını görürsünüz, vodvil tarzında ifade tiplerinin klişeleştirilmesinde, kalıplaştırılmasında. Dikkat ederseniz, klişenin bir özellliği vardır: tekrarlanabilir olması, çok kolay tekrarlanabilir olması. Oysa gerçek anlamıyla klişeleştirilmekten kurtarılmış affect imgelere baktığınızda, onlar da tekrarlanabilirler ama özelliklerini, affect imge olmalarını tekrarlanmalarından değil, aslında asla tekrarlanmayışlarından elde ederler ya da türetirler. Tekrarlanmadıkları ölçüde bu ajfjfect’lerin ezeli ebedi olduğunu görüyoruz. Tabii Adorno’nun deyişiyle kültür endüstrisine ait sinema aygıtı tekrarlanarak kurulan yüz ajfjfect’lerini klişeleştirir. İşte “Tom Cruise bu role çok iyi gidiyor”, “Greta Garbo’yu ayarlamak laxım bilmemne filmi için”. Bunlar yüz klişeleridir. Humphrey Bogart yüzü, Clark Gable suratı, ne bileyim işte Zuhal Olcay ağlaması [gülüşmeler]. Ediz Hun bakışı... bunları kli­şeler olarak kategorize edebilirsiniz. Hülya Koçyiğit’in ağlaması Fatma Girik ağlamasından farklıdır.
Sayfa 235Kitabı okudu
“Valla… Gizemli, efsunlu, gölge dolu bi güzelliğin var senin. Zuhal Olcay gibi tıpkı. Güzel olmak için, illa ki elma yanak, kiraz dudak, doksan-altmış-doksan mı olmak lazım?”
Sayfa 213Kitabı okudu
Zuhal Olcay candır, tek hayranı ben değilmişim
Bir sabah dükkanı açıp etrafı süpürdükten sonra bizim için ayrılan rızkı getirip önümüze bırakacak müşterileri beklerken kapıdan içeri Zuhal Olcay girdi. Kibarca gülümseyerek selam verip askılardaki penyeleri karıştırmaya başladı. Ben de gülümsemesine karşılık vermeye çalıştım ama aptal bir yüz ifadesinden fazlası olmadı. Gülümseyemedim. Yüzümün kasları tutuldu. Zuhal Olcay bu. Az evvel ağlamış kadın yüzü.
Sayfa 143 - Profil Kitap 1. Baskı 2017 NisanKitabı okudu
Reklam
Bir kere bile karşılaşmaz mı insan? Karşılaşmadık. Ben İstanbul'da sokakta Zuhal Olcay'la, Nazan Öncel'le bile karşılaştım ama onunla karşılaşmadım.
Sayfa 133 - Profil Kitap 1. Baskı 2017 NisanKitabı okudu