Bilincimin dar boğazlarından yüzerek geçiyorlar belli belirsiz biçimleriyle. Onları, özlerinin dışında, başka bir anlam içinde seziyorum. Neden güzel olduklarını bulup çıkaramıyorum. Acaba güzel olan anlatılış biçimleri mi? Bilemiyorum. Aklımda kalanları, gelişigüzel yazıyorum. Belki de hepsi uydurma; aklımda öyle kalmış, ne yapayım? Şiirler hatırlıyorum, yabancı dillerden çevrilmiş, yabancı dil kokan şiirler: Orada her şey büyülü ve usandıran bir haşmetle görünür Bütün renkler ve kokular içiçe. Kader duvarları koyu ve karanlık gölgelerini salarlar Buradan ebediyete kadar. Daha eski dilden olanları da var: (Eskidikçe güzelleşiyorlar.) Mutasevver ve mülayim bütün muâdeletlerin müphemiyeti. Bu sakîm heyûlâyı fıtretle kaydediyor. Deniz cisimlerinin mütemadî in'ikası içinde Zulmet, bana artık zannedildiği kadar müstakim görünmüyor. Belki de bunlar, sadece, yabancı şiirlerin etkisiyle yazılmış. Bilmiyorum. Karıştırıyorum. Ya manzumeler! Seni hürmete layık yapan kara sapandır Toprak altında yatan ya deden ya babandır
Sayfa 647Kitabı okudu
Ramazan'ın-ı şerif'i niyet ettiğimiz kadar güzel ihya edememiş olabiliriz,hatta bize emanet verilmiş bu koca ömrü "halifetullah" makamına layık yaşayamamış olabiliriz. Fakat insanlığa saadet haritasi olarak Kur'an'ın gönderildiği bu günü, bütün cahiliye alışkanlıklarımızı bı kenara bırakıp nedamet içinde, ömrümüzü
Reklam
Çünkü imansızlık başka şeylere benzemiyor. Zulümde, fıskta, kebairde birer menhus lezzet-i şeytaniye bulunabilir. Fakat imansızlıkta hiçbir cihet-i lezzet yok. Elem içinde elemdir, zulmet içinde zulmettir, azap içinde azaptır.
1919 - Samsun.
“Muhâsım(1) devletler, Osmanlı devlet ve memleketine maddeten ve manen tecâvüz hâlinde, imhâ ve taksime(2) karar vermişler. Padişah ve halife olan zat, hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor. Hükümeti de aynı halde. Farkında olmadığı halde başsız kalmış olan millet, zulmet ve müphemiyet(3) içinde tecelliyâta muntazır(4). Felâketin dehşet ve sıkletini idrake başlayanlar, bulundukları muhît ve hissedebildikleri tesirâta göre çare-i halâs(5) telakki eyledikleri(6) tedbirlere mütevessil… Ordu, ismi var cismi yok bir halde.” 1) Düşman. 2) Bölmeye. 3) Belirsizlik. 4) Tecelliyâta muntazır: Değişimlere açık. 5) Çare-i halâs: Kurtuluş çaresi. 6) Telakki eyledikleri: Değerlendirdikleri.
imansızlıkta hiçbir cihet-i lezzet yok. Elem içinde elemdir, zulmet içinde zulmettir, azap içinde azaptır.
Tellerin lahn-ı inkisarıyla Hangi metruke böyle eğleniyor, Hangi matem bu sesle söyleniyor? Gâh olur ince, nâzenîn bir ses Leyl içinde sürüklenir, inler... Onu zulmet, sükût ile, dinler... Gâh olur bir figan-ı tîz-heves Bütün a’sâb-ı kâinatı gerer; Kalb-i hâbîde-i cihan titrer...
Sayfa 46
Reklam
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem: "Doğrusu Allah, yaratıklarını bir zulmet içinde yarattı. Sonra da nurundan bunlara birazcık serpti. Bu nurun isabet ettiği kimse, hidayet bulmuştur. İsabet etmediği kimse de sapıklıkta kalmıştır. "
Sayfa 49
Ey özgürlük tanrısı! Eşitlik tanrısı! Daha aklım ermeden kalbime adalet duygusunu koyan, işit coşkun duamı. Bütün bu yazdıklarımı bana sen bildirdin. Düşünceme şekil verdin, çalışmamı yönlendirdin, efendinin ve kölenin önünde senin gerçeğini yayayım diye zihnimi garabetten, kalbimi esaretten korudun. Bana bahşettiğin güç ve yetenekle konuştum, eserimi tamamlamak da sana kalıyor. Kendi çıkarımın mı peşindeyim, yoksa senin şanının mı, en iyi yine sen bilirsin ey özgürlük tanrısı! Ah adım anılmasın da insanlık özgür olsun Kendim zulmet içinde kalayım da tek halkın aydınlandığını göreyim; soylu ruhlar aydınlatsın halkı, çıkar gütmeyen yürekler rehberleri olsun. Mümkünse bir an önce sonuçlansın davamız; kibri ve cimriliği eşitlik içinde boğ Tanrım; bizi köle eden bu zafer aşkını sustur; zavallı evlatlarına özgürlüğün bağrında kahramanların veya büyük adamların yeri olmadığını öğret. Güçlüye, zengine, huzurunda ismini ağzıma almadığım insanlara, suçlarının dehşetini ilham et ki en başta onlar topluma borçlarını ödemeye gönüllü olsunlar, pişmanlıklarının çabukluğuyla bağışlansınlar. Böylece büyüğü küçüğü, âlimi cahili, zengini fakiri tasviri imkânsız, bir kardeşlikte birleşsinler ve hepsi de yeni bir marş söyleyerek, senin sunağını baştan inşa etsinler ey özgürlük ve eşitlik tanrısı!
Sayfa 282Kitabı okudu
İmansızlık başka şeylere benzemiyor. Zulümde, fıskta (günahkarlıkta), kebâirde (büyük günahlarda) birer menhus (kötü, çirkin) lezzet-i şeytaniye (şeytani lezzet ve zevk) bulunabilir. Fakat imansızlıkta hiçbir cihet-i lezzet (lezzet veren taraf) yok. Elem (acı, keder, üzüntü) içinde elemdir, zulmet (karanlık) içinde zulmettir, azap (acı, sıkıntı) içinde azaptır.
Cenab-ı Hakk'a yüzbin şükür olsun ki; ayn-ı dert içinde dermanı buldum, ayn-ı zulmet içinde nuru buldum, ayn-ı dehşet içinde teselliyi buldum. Gençlik Rehberi - 69
Reklam
Şaşırdım kaldım nasıl atsam adım; Gün kasvet gece kasvet. Bulutlar, sisler içinde bunaldım; Gök mavisine hasret. Olmuyor seni düşünmemek Tanrım, Ummamak senden medet. Suyun dibine vardi ayaklarım; Suyun dibinde zulmet. Kalmadı ümidin soluk ve cılız Işığında bereket. Ve ölüm, kapımda kişner, sabırsız Bir at oldu nihayet.
Ahiret Olmasaydı... DİLSİZ BİR yankıya dönerdi hayat denilen. Eğer ahiret olmasaydı, bir yere gitmeyip durakta öylesine beklemenin katmerli saçmalığıyla düğümlenirdik. Acılarımızın, kederlerimizin, yalnızlıklarımızın üzerindeki kutsallık mührü kalkar, zelil mahluklara dönerdik. Soylu amaçlar bir bir katledilirdi eğer bir diyar-ı âher
Şu kâinata dikkat edilse görünüyor ki: İçinde iki unsur var ki her tarafa uzanmış, kök atmış. Hayır şer, güzel çirkin, nef' zarar, kemal noksan, ziya zulmet, hidayet dalalet, nur nâr, iman küfür, taat isyan, havf muhabbet gibi âsârlarıyla, meyveleriyle şu kâinatta ezdad birbiriyle çarpışıyor. Daima tagayyür ve tebeddülata mazhar oluyor. Başka bir âlemin mahsulatının tezgâhı hükmünde çarkları dönüyor. Elbette o iki unsurun birbirine zıt olan dalları ve neticeleri, ebede gidecek; temerküz edip birbirinden ayrılacak. O vakit, cennet-cehennem suretinde tezahür edecektir. Tılsımlar - 131
Ruh, maddi âlemde perdelenip zulmet içinde kalınca ona "nefis" dendi..