Zeliha İbrahim

"Ama uçak harika bir şey. Bir yere vardığında hâlâ geldiğin yerde oluyorsun. Uçak yürekten daha hızlı. Çabuk varıp çabuk ayrılıyorsun. Fazla üzülmüyorsun. Uçağın bir iyiliği daha var. Aynı yere defalarca gidebiliyorsun. Yeterince sık gidersen ilginç bir şey oluyor. Geçmiş için yas tutmayı bırakıyorsun. Geçmişin gerçek hayatta var olmayan, sadece senin zihninde olan bir şey olduğunu görüyorsun. Geçmişi çiğneyip eziyorsun. Ilk başta bir bahçeyi çiğnemek gibi oluyor. Sonunda ise ayaklarının altında sadece toprak kalıyor. Artık böyle yaşamayı öğrenmeliyiz. Geçmiş burada." Başına dokundu. "Orada değil." Tozlu yolu gösterdi.
Sayfa 152 - Can, indarKitabı okudu
Reklam
Bazı insanların günümüzde hakim olan kuşkuculukla kirlenmeden kalabilmesine şükretmeliyiz.
Ama Florentino Ariza Tanrı'nın denizi sadece pencereden bakmak için yarattığını söylerdi hep; bu yüzden yüzme öğrenmemişti.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çünkü insanlar, hiçbir anlamı olmasa da konuşmayı konuşma olduğu için seviyor. Bir söyleve yarım saat bile dayanamayan insanlar vardır, ama bir kahvede üç saat çene çalar. Konuşmuş olmak için konuşmak, ipe sapa gelmez şeyler söylemek, konuşmaya çekicilik sağlar.
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir âlem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.
Reklam
Nitekim insanlar hiç bilmeden, yıllar boyunca kendi hayatları farklı ve gizli rotalar izlerken, başkalarının hayatları için ışık kaynağı olabilirler.
Elimizden gelirse, ölümün ve kaybın korkunçluğunu herhangi bir açıklamayla nasıl da çarçabuk kapatıyoruz, sanki tam da bizi sakatlayan o kaderi haklı çıkarmak zorundaymışız gibi.
Bir bakıma, diyordu, toplum denen şey binlerce insan arasında oluşan devasa bir alışkanlıklar topluluğudur ve bu insanlar, nasıl etkilendiklerine bağlı olarak, şiddete veya barışa sebep olabilirler.
Yaşam, şimdi ancak kavranılması ve anlaşılması gereken; oysa yaşanması, gerçeğine inilmesi ilerideki yıllara atılan bir yabancı öğe gibi önümüze getirilmiş. Coğrafya derslerine getirilen yerküre gibi. Kimse yaşadığımız mevsimin, günlerin ve gecelerin yaşamın kendisi olduğundan söz etmiyor. Her an belirtilen bir öğretiye, bizler hep hazırlanıyoruz. Neye?
Toplumun genel anlayışlarına ters düşen bir karar almak zorunda kalan insanın diğer insanların yargılamalarından korkmasını anlayışla karşılıyorum. ... Genel kabul gören dar çerçevenin dışında kalan bir şeyin yapılması insanları meraklandırır ve kızdırır.
Reklam
“Eğer yaptığınızla başka birinin yaşamını kolaylaştırıyorsanız hiç çekinmeden en ağır yüklerin bile altına girmeye değer.”
Kişinin inanın bana boş, anlamsız bir yaşam sürmediğini, bir insan ya da bir amaç uğruna yaşadığını bilmesi çok önemli. İnanın bana...
Kaderin yaraladığı bir insan ne olursa olsun hep yaralı kalıyor.
... bir kimsenin eline bir kitap alarak kendi öz malı olan düşüncelerini ürkütüp kaçırması en büyük günahtır. Bunun tabiattan yüz çevirip ölü bitkiler müzesini seyretmeye giden yahut harikulade bir manzarayı bir taş baskıdan veya gravürden incelemeye çalışan bir adamdan farkı yoktur.
Eğer tabiat, insanı düşündürmeyi amaçlamış olsaydı, ona kulakları vermezdi ya da her halükârda onu, yarasaların mutlu ve kıskanılası durumunda olduğu gibi, sahip olduğu kulaklar yerine hava geçirmez sarkık parçalarla donatırdı. Fakat hakikatte insan tıpkı geri kalanlar gibi zavallı bir hayvandır ve melekeleri onu sadece hayat için mücadelesinde destekleyecek şekilde tasarlanmıştır; dolayısıyla o peşindekinin yaklaştığını haber vermesi için gece gündüz her zaman açık kulaklara ihtiyaç duyar.
85 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.