Marcus Aurelius “herhangi bir yeteneksizlik ya da kabiliyetsizlik mazeretine mahal vermeden” herkes tarafından uygulanabilecek şekilde belirlenmiş bazı ilkeleri şöyle sıralar:
dürüstlük, şeref, sıkı çalışma, özveri, kanaatkârlık, tutumluluk, şefkat, bağımsızlık, sadelik, sağgörü, yüce gönüllülük. “Unutma ki seni yönlendiren zihnin kendi kendine yetebildiğinde yenilmez olur... Tutkulardan kurtulmuş bir zihin kale gibidir: İnsanların sığınabileceği daha güçlü bir yer yoktur.”
Kabalalıktan kaçının, kitlesel dinleyici topluluklarından sakının, −felsefeye ve edinip sahip olabileceğiniz bilgeliğe ait olan− kendi düşüncenize kulak verin.
Eğer yaşamınız, doğaya göre şekillendirirseniz, asla fakir olamayacaksınız; eğer insanların görüşlerine göre şekillendirirseniz, asla varlıklı olamayacaksınız.
Toplumsal, kültürel cinsel kimlikleri belirsiz ve geçici kılan bir toplumda, kimlik siyaseti aracılığıyla akışkan hale gelen “sıkılaştırmak” için girişilen her türlü çaba eleştirel düşünceyi kaçınılmaz olarak çıkmaza sürükleyecektir.
‘toplum içinde yaşamaktan’ kaynaklanan keder, acı ve güvensizliğin gerçeğin ve o gerçeğin içinde yerleşik’ bireylerin sabırlı ve sürekli bir incelemesini gerekli kıldığını gösterir ve her şeyin uçucu olduğu bir dünyayı yansıtır. Kadın ve erkeklerin kendi hayatları için yaptıkları planların değiş kenliğini ve güvencesizliğini ortadan kaldırmak ve böylelikle yönelim bozukluğu hissini eski kesinlikler ve yerleşik metinler üzerinden sergileyerek açıklamak için girişilen her çaba, okyanusu bir kovayla boşaltmaya yeltenmek kadar anlamsız olurdu.
Sunduğu malzeme arttıkça, önceden umduğumdan çok daha büyük ve yön bulmak söz konusu olduğunda haritaların işe yaramadığı bir dünyaya adım attığımın daha çok farkına vardım.
Mazbut, şerefli, tatmin edici, değerli (ve elbette mutlu!) bir yaşam yolunda ilerlerken, bize rehberlik edecek ışığı temin ettiği için seçilmiş bir yıldıza güvenerek, hataları önlemeye ve belirsizlikten kurtulmaya çalışırız. Gelgelelim, çok kısa bir süre sonra öğreniriz ki, rehberlik edecek yıldızı seçen son kertede bizizdir ve bu seçim de diğer seçimlerimiz kadar risklere gebedir ve böyle de olmak zorundadır. Sonuna kadar da bizim seçimimiz, bizim sorumluluğumuz olarak kalacaktır...
Dikkatli olun! Özgürlük köleliğin tuzağı olabilir (aynı cehenneme giden yolun iyi niyet taşlarıyla döşenmesi gibi) ve dikkatli olmazsanız, eşiği aşıp arkanızda kapanan kapıların sesini duymadan önce, önünüzdeki zindanı göremezsiniz.