“hız ve görsel üstüne kurulu bir çağdayız. herkes birini bekliyor, ama birbirini bekleyen kimse yok artık. kimse aşk acısı da çekmiyor. ‘kimsenin durup vakti yok, ince şeyleri anlamaya’ mevzusuna geliyor konu. derinlik kalmadı, yüzeyde boğuluyoruz gibi geliyor bana, çünkü “çok seçenek var!” algısına sahibiz, halbuki hepimiz bence benzer insanlarla aynı döngüde, aynı paradoksu yaşıyoruz, kayboluyoruz gibime geliyor. mesela artık biri yakışıklı ya da güzel değilse onu tanımaya bile değer görmüyoruz. evet hepimizin sonsuz sayıda gidebileceği yerler var, ama nerede kalacağız? nerede kalacağız abi? esas problem, esas soru bu değil mi? bence hepimiz bir şey arıyoruz, ama belki de bizi zaten çoktan bulmuş olan bir şeyi arıyoruz. kuyucaklı yusuf'da şey yazıyordu: “iki insanın karşılaşması kadere bağlıdır, ama yan yana kalmalarını onların gayreti sağlar” minvalinde bir şey vardı. şu an filtrelerin, personaların çarpıştığı bir dönemden geçiyoruz. kimse doğallığıyla, sadeliğiyle parlamıyor artık.”
Aytuğ Akdoğan