DUALARIMIZ NİÇİN KABUL OLMUYOR?
• SORU: Çok zaman dua ediyorum ama hiçbiri gerçekleşmiyor. Bunun sebebi nedir acaba?
CEVAP: Dua etmenin bazı şartları ve usulü vardır. Her dua kabul edilmez.
Öncelikle dua edileceği zaman tövbe istiğfar ile manevi te-mizlik yapılmalıdır. Sonra da salavatlar getirilerek, duanın ka-bulü için yürekten bir istek
EVRENDEKİ HER ŞEYİ TABİAT KANUNLARIMI İDARE EDİYOR?
SORU: Deistlerin görüşüne göre evrendeki her şe-yi tabiat kanunları yapıyorsa gerekli düzeni ve sistemi sağlıyorsa o hâlde Allah'a ihtiyaç kalır mı?
CEVAP: Bu konu okul hayatının her safhasında öğrencilerin karşısına "tabiat kanunları" diye çıkar. Âdeta tabiat kanunları genç beyinlere "İlah" gibi aktarılır. Onun için de detaylı bir açıklamaya ihtiyaç vardır.
Deizm felsefesine göre Allah, yaratılış âlemine ve insanla-rin hâllerine direkt olarak müdahale etmemektedir. Yani Al-lah evrenin yönetimini doğa kanunlarına bırakmış, kendisi de âdeta emekliye ayrılmıştır şeklinde iddialar bulunmaktadır.
Öncelikle şunu bilmeliyiz ki kâinatta var olan ve adına “Ta-biat Kanunu" denilen kurallar yaratıcı değildir. Kasıtlı olarak bu kanunlar İlah yerine konulmuş ve yaratıcı gibi değerlendi-rilmiştir.
Diyelim ki ortada çok basit bir kanun var. Bu kanunun, ka-nun koyucusuz meydana gelmiş olması mümkün mü?
Tarihe ilk yazılı kanunlardan birisi "Hammurabi Kanunla-ri". Bu kanunlar Hammurabi'siz yazılabilir mi?
Bir yığın kum, taş, çimento ve demir bulunduğunu kabul edelim. Ortada bir usta, bir plan ve proje olmadan, bu maddelerin bir araya gelerek bir saray inşa etmesi mümkün olur mu? Böylesine mükemmel bir sarayın kendiliğinden teşekkül etmesi de elbette ki mümkün değildir.
Ünlü fizikçi Albert Einstein'ın deyimiyle;
"Kainatı tabiat kanunları değil,o kanunları koyan yönetir."
Hukuk
Şer'i (şeriat) Kanunlar
*Fıkıha dayalıdır. *Sosyal alanda padişah ve müslümanlar için geçerlidir.
» Gayrimüslim ve yabancılar için, kendi özel hukukları geçerlidir. »Tanzimatla hukuk üstünlüğü kabul edilmiştir. »Meşrutiyetle anayasa uygulanmaya başlamıştır.
Osmanlı Eğitim Anlayışı
İyi bir insan, iyi bir vatandaş yetiştirmek amacıyla yapılan çalışmaların tümüne eğitim denir. Osmanlı devlet anlayışında eğitimin hedefi; itaatkâr, hoşgörülü, sorumluluklarını bilen, kanunlara uyan, başkalarına saygılı, çevresine yararlı kişiler yetiştirmekti.
Eğitim ve öğretim kurumları
* Medrese, eğitim sisteminim temelidir. *Enderun (enderindeki gizli yer), devletin kurumları için bürokrat ve asker yetiştirir. * Sıbyan Mektebi, mahalle mektebleridir. İlk eğitim buralarda verilir.
Örfi (örf) Kanunlar "Gelenek ve görenekler etkillidir. *Yönetim alanında geçerlidir.
"Şeriata aykırı olmamak koşuluyla padişah istediği kanunu koyma yetkisine sahiptir.
*Sahn-ı Seman, İstanbul'un fethinden sonra
bilim adamı yetiştirmek için kurulmuştur. *Ahilik (lonca teşkilatı), işçi, esnaf ve zanaatkarlara meslek içi bilgi verilir. Azınlık okulları
*Fener Rum
"Heybeliada Papaz Mektebi
*Musevi Asri Mektebi
*Robert Koleji
Devlet yapısının duvarları kırılarak çatlamakta, çat-laklar giderek büyümektedir. Fakat bu çatlaklar hiç kim-senin dikkatini çekmemektedir. Bu nedenle temeli eski-lere dayanan -kudretli de diyebileceğimiz- devletlerin sadece çatlamakla kalmayarak bir süre sonra yıkılması hiç de garip değildir.
"Kederim, tıpkı bir kartal yuvası misali, bulutların arasındaki dağların zirvelerine inşa edilmiş olan kalemdir!"
Ve:
“Diğer tüm tanıdıklarımın yanında, bir tane daha yakın sırdaşım var: Melankolim, benim en sadık metresim!"
Bu,sana yazdığım,cevapsız kalan mektupların sonuncusudur.
Yasmin. Biliyorum, benimle tekrar eski günlere döndüğünde ağabeyine ihanet edeceğini düşünüyorsun. Ve bu sana teselli,veriyor. Lakin sen de biliyorsun ki bu teselli,sana da bana da acı veriyor. Belki bu acı ile hem kendini hem beni cezalandırıyor olabilirsin. Ama bu acı ile sonsuza kadar yaşayamayız. Korkum,bu acının seni nefrete itmesindendir. Sen ,benden nefret edebilirsin belki ama ben senden nefret edemem, bunu bilmelisin. Çünkü ben senden nefret edersem sevebileceğim hiç kimse kalmaz. Çünkü hiç kimse kalmadı. Seveceğim bu yüzden. Ben senden nefret edemem. Belki sen 'beni üzmeye gücün yetmez; çünkü senin benim hayatımda o kadar önemin yok' demiştin. Ama senin,beni üzmeye gücün yeter; çünkü sen benim hayatımsın. Ve Yasmin şunu da bilmeni isterim ki seni özlüyorum. Ve zaman geçtikçe seni özlemekten o kadar yoruldum ki uykularım artık sadece gece değil gündüz de beni yakalıyor. Uykumda da dinleyemiyorum çünkü rüyalarıma sen geliyorsun. Ve ben rüyamdan da ayrılmak istemiyorum.
Çünkü uyandığımda seni kaybediyorum. Yasmin, ya beni tamamıyla terk et ya da tamamıyla yanıma gel!
Çünkü bunun arasında kalmak beni öldürüyor. Bana vereceğin ceza,ölümüm ise terk etmen ya da bu mektubumu da cevapsız bırakman yeterli olur. Bir daha yazmayacağım. Ben ipe kendimi astım,bu mektup ise üstünde durduğum taburedir. İster ipi kes, ister tabureyi it. Ben ölümün kıyısında seni bekliyorum. Yasmin, son olarak şunu bilmeni istiyorum: Ben seni sevdiğim için değil sana güvendiğim için seninle evlendim.
Evet,sana güveniyorum ve bu seni seviyorum demekten daha önemli. Eğer ölmeyi hak ettiysem sana güveniyorum.
"Nasıl ölümle doğuyor?"
"Anlatılanlar kuvvetle muhtemel doğrudur; lakin abartı-
li olsa gerek. Pedro, kral olmadan önce İnes de Castro isimli
bir kız ile büyük bir aşk yaşamış, ardından bu aşkın meyvesi
olarak da bir çocukları doğmuş; fakat Pedro'nun âşık oldu-
ğu kız soylu ve makam mevki sahibi bir aileye mensup ol-
madığı
"Bu kadar ilim, bu kadar saygınlık edinmene rağmen ol-
dukça genç görünüyorsun İbn Haldun.”
İbn Hatip'in bu sözü üzerine İbn Haldun tebessümle:
"Sadece dışarıdan öyle görünüyorum efendim. Sadece
dışarıdan... İçimiz yaşanmışlıklarla doldu.
genellikle az sayıdaki müminler cemaatinde oluşan bir kriz ya da
soruya yanıt olarak. Vahiylerin gelişi Hz. Muhammed'e acı veriyordu. Acısını şu sözlerle tarif etmişti: "Bana inen hiçbir vahiy yoktur ki ruhumun yırtılarak benden koptuğunu hissetmemiş olayım." İlk günlerde
etki o kadar korkutucuydu ki bütün bedeni şiddetle sarsılıyordu.
Maharet iyi konuşan değil,iyi dinleyen olabilmektir.
Çünkü doğru ve etkili konuşabilenler,iyi dinleyici olabilenlerdir her zaman.
Dinlemeyenler öğrenemezler.
Öğrenmeyenler bilemezler.
Bilemeyenler olamazlar.
Olmanın yolu bilmekten geçer.
Bilmekse dinlemekle başlar.