Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Buğra L.

İKİZLER BURCU...
Ecevit hemen diğer garantör ülke olan Ingiltere'ye uçtu. İngiliz başbakanıyla görüştü. O gece Londra'da Rumlarla “barış” üzerine bir şiir yazdı. “Sıla derdine düşünce anlarsın/ Yunanlıyla kardeş olduğunu/ Bir Rum şarkısı duyunca gör gurbet elde İstanbul çocuğunu/ Önce bir kahkaha çalınır kulağına sonra Rum şiveli Türkçeler/ O Boğaz’dan söz eder sen rakıyı hatırlarsın/Yunanlı’yla kardeş olduğunu sıla derdine düşünce anlarsın.” "Türk-Yunan Şiiri", 1974 İki gün sonra aynı Rumlara karşı “savaş” açacaktı…
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
Ciddiyetsiz İnsanlar
Ciddiyetsiz insanlardan uzak dururum, çünkü beladır. İşini yapmayan, sorumluluğu olmayan insan türlüdür bu. Deniz Gezmiş olayları sırasında, muhabbetim olan ve çok görüştüğüm bir arkadaşımla ilişkiyi “küt” diye kestim. Çünkü gece çalışıyoruz, bir yerden bir yere gidiyoruz, yolda kimlik kontrolü yapıldı; bunun kimliği yokmuş, karakola gittik, orada iki üç saat geçirdik. Ertesi gece, herif yine “kimliksiz” çıkmış sokağa. Bu tip adamlara hiç tahammülüm yok, hiç !
Sayfa 475Kitabı okudu
İç içe geçen ruhlar…
İki ruh birbirine bitişecek kadar yaklaştıkları zaman, de­neklerim aralarında gidip gelen "elektriksel ses uyaranları" sayesinde birbirlerine özel düşünceler yolladıklarını söylemektedirler. Bunu örnekleyen vakaların çoğunda ipnozdaki denekler benimle bu kişisel gizlilikler hakkında konuşmayı istememektedirler.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Doktorlardan da kaçıyorsunuz galiba…
Doktor ve hastaneden hiç hazzetmem, hiç… Herkes bilir bunu. Ancak hekimlerle arkadaşlık sonsuz bir keyiftir.
Sayfa 350Kitabı okudu
Bizim milletle gitmem
Bizim milletle gitmem. Bizim milletle hiç tura falan katılamam. Ben bir meslektaşımla İran’a gittim. Feciydi alışverişi kadının…Buhran halindeydi…
Sayfa 257Kitabı okudu
Reklam
İşsizlik (!)
“İşim olmadığı için “mihmandarlık” yapıyordum. Bir tur yapıyorsun üç gün, beş gün, on gün geziyorsun, bir sürü para. Ondan sonra oturup teze çalışıyorsun.”
Sayfa 166Kitabı okudu
Sırpça Çalışıyordu…
“Şubat tatiliydi. Siyasal’da öğrenci olduğumuz yıllar… Bir gün öğrenci yurdunda; bir baktım İlber , Sırpça öğrenmeye çalışıyor. Sinirlerim bozuldu. Tatilde herkes dalga geçerken , o Sırpçayla ilgileniyordu. Bu ne biçim adamdı böyle” Bumin Güneri (SBF’den arkadaşı)
Sayfa 100Kitabı okudu
Kime tarihçi denir ?
Hafıza, bir tarihçide bulunması gereken en temel vasıflardan biridir. Hafızası iyi olmayan ve hafıza eğitimi olmayan birinin tarihçi olması mümkün değildir. Tarihçi çocuğun biraz olgun da olması gerekir. Tarihçililik, lisans eğitimiyle edinilecek bir şey değil; başka dallarda “üstadlık edinenlerin” gelip yapacağı bir çalışmadır.
Sensiz içilen su bile haram
Doyumsuz güzelliğiyle dünyayı esir alan mehtap, Hayyam’ın rubailerini çağrıştırıyordu: “Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam? Ben haramı, helali karıştırmam; Seninle içilen şarap helaldir,Sensiz içilen su bile haram…”
Sayfa 170Kitabı okudu
Reklam
Bence yazmalısın
Erkmen her zamanki gibi önce beni dinledi sonra “bence yazmalısın yaratıcı insanlar biraz da özel hayatlarından beslenirler” dedi mesela “Orhan Pamuk’un yazdığı romanların geneline bakarsan aslında Orhan’ın kardeşi, ailesi ve çevresiyle kurduğu ilişkilere dair pekçok ayrıntıyı görebilirsin” gibi bir de örnek verdi evet bazen insan başkalarının okuduğu kitapları yazıları, sözleri, kendisi için yazar ya da söyler, yazmak iyileştiricidir.
Sayfa 323Kitabı okudu
Eğlencesini Yitiren Ülke
İlkbahara girmek üzereyiz; ancak memleketteki iklime bakıyorsunuz sonbahar! Etrafımda tereddütsüz herkes depresyonda. İtiraf ediyorum ben de depresyondayım. Kaçıp gitmek istiyorum arkama bakmadan.
Sayfa 252Kitabı okudu
Hiçbir yere ait olmamanın cazibesi
Gidebilmenin gücüne inandım hayatım boyunca. Bırakabilmenin, hiçbir şeye hiçbir yere ölesiye ait olmamamın cazibesiyle büyülendim. Bir bavul, aklında ya da yanında sevdiklerin, ver elini dünya... Belki de bu yüzden tanıdık tanımadık seyyahlar en iyi dostlarım oldu. Kütüphaneden, üzerinde 8,5 metrelik bir yelkenli fotoğrafı olan kalın bir kitabı alıyorum. Üzerinde UZAKLAR yazıyor. Atasoyların Dünya Seyahati. Osman Atasoy'un yazdığı kitabı elime aldığımda arasından 5N1K için notlar aldığım kartlardan birkaç tanesi yere düşüyor. Kartların üzerinde hangi yıla ait oldukları yazmıyor. Bir cuma günü üzerinden en az 10 yıl geçmiş olmalı. Böylesine haymatlos bir hayat sürüp 15 yıldır aynı kurumda aynı işi yaptığım aklıma geliyor. Bunca yoldan sonra dönüp dolaşıp aynı yere gelmemin de bir başka anlam daha olmalı…
İzbeden Saray Yaratan Kadınlar…
Henry ile yapmış olduğumuz saygıdeğer bir tartışma geliyor hatırıma: konu küçük bir yelkenlinin temizligi ile ilgiliydi. Bu tutku dolu görüs alışverişinden çıkan pratik (ya da tümüyle kuramsalda denilebilir) sonuç şu şekilde özetlenebilir:”Biz erkekler, yaşadığımız yerin temiz ve düzenli olmasından hoşlanırız. Ama gel gör ki... domuzlar gibi yaşamaya da dayanabiliriz. işte bu yüzden bir yalnız denizcinin kamarası her zaman pırıl pırıl olmayabiliyor.” Buna karşılık, kadın da tıpkı erkek gibi temizlik ve düzenden hoşlanır. Ama 0, pis ve dağınık bir ortamda yaşamaktan acizdir. Bu nedenle de içinde denizci bir çiftin yaşadığı kamara, her zaman temiz, hoş ve zarif perdeleri, göz okşayıcı renkte örtüleri yeşil, sarı, kırmızı yastıklarıyla, kısaca tek sözcükle betimlenecek olursa, tam olarak "kadın"a benzer; peri yüreği ve parmaklarıyla bir izbeden saray yaratmayı beceren kadına…
Sayfa 292Kitabı okudu
Gitme zamanı...
Kumanyalarımız yüklenmişti , artık yola çıkmaya hazırdık. Gerçi bir tekne demir almak için hiçbir zaman tam olarak hazır sayılmaz ama böyle olması, yine de onun aklına estiği anda kalkıp gitmesine engel oluşturmaz.
Sayfa 189Kitabı okudu
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.