Anlamak için, kendimi yok ettim. Anlamak, sevmeyi unutmaktır. Leonardo da Vinci, insan bir şeye ancak anladıktan sonra nefret ya da sevgi duyabilir, demiş. Bundan daha yanlış, aynı zamanda da daha manalı bir söz bilmiyorum..
Adımlarını yavaşlatıp ona göre ayarladı. Bir an çok garip gelmişti. Her zaman hızlıca yürür hiçbir yere bakmadan yoluna giderdi. İlk defa birine ayak uyduruyordu.
Farkındalığa sahip her beyin biraz üzülür,
Gözünü açmış her ruh biraz yıpranır,
Hayatı çözmüş her birey biraz mükemmeliyetçi olur,
Vaatlere doymuş her bünye yalnızlığa meyilli olur
Ve insanları anlamış herkes biraz inzivaya çekilir
Delilik ve bilgelik, ruh ve nefis, aşk ve sevgi, hayaller ve gerçekler, kalp ve akıl, ölüm ve yaşam, kan ve mürekkep, dokunmak ve hissetmek!
Arada görünmez bir ip var.
Âdem ile Havva'nın cennetten kovuluşu bir hikâyeyi değil, insan oluşun anlamını anlatır. Konu geçmiş zamanla değil kişinin gerçekliği ile ilgili. Yasak elma yani dışta olan, benim olmayanı görünür kılar. Bu haliyle yasak olan dışta olandır. Yokluk bana yasak! Zihnim ve ruhumla bölünüyorum kendime. Âdem ve Havva benim oluşum ve olmayışımdır. "Ben" kovulmuş olduğum yerdir. Kaburgamda kırılarak var ediyorum kendimi. Olmayışım kadar varım. Ben kendinden kovulmuş olanım!