"Bir insan neyinden fark edilir, bilmiyorum.
Bütün bunları kimden isteyebilirim, bilmiyorum.
Bize mi geliyorlar yoksa bizden mi geliyorlar?
Neler olacak, bilmiyorum.
Hiçbir şey bilmiyorum.
Neyin büyük, neyin küçük olduğunu bilmiyorum.
Ne yapacağımı bilmiyorum.
Eskiden nerede oturduğumu bilmiyorum.
Birçok şeyi bilmiyorum.
Neler oluyor, bilmiyorum.
Yavaş yavaş başlıyor ve yavaş yavaş bitiyor. Hangisini tercih ettiğimi bilmiyorum.
Yüreğim bir daha atar mı, bilmiyorum.
Asıl fark nerede, bilmiyorum.
Bilmiyorum.
Bilmiyor ve anlamıyorum.
Ne bildiğimi biliyorum ama adını koyamıyorum.
Galiba bunların hepsi saçmalık.
Sanırım durum bu."
Son zamanlarda okuduğum en iyi kitap. Ya da en iyi okuma deneyimi.
Yazarın anlatımı o kadar muhteşem ki, kafam kitabın içine akıyormuş gibi hissettim. Yani kitap manyetik bir sıvıdan oluşan derin bir nehirmiş de bilincim o nehrin manyetik gücünden etkilenen metaller taşıyormuş gibi kitabı her açtığımda ona doğru çekildim. Yani öne ve aşağı doğru, kitabın içine doğru.
İlk iki bölüm ve son bölüm benim için daha etkileyiciydi. Ortalarında biraz, çok az sıkıldım. Sonra sıkıntım geçti. İki günde okunacak kitabı sanırım iki hafta süründürdüm. Madem bu kadar çekiciydi neden o kadar süründürdüm? Bilmiyorum. Tekrar okuduğumda aynı tadı versin diye çizelesi hiçbir yerin altını çizmedim. Biraz abarttım sanırım.