Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
AyşenErdal
AyşenErdal
@Aysen_Erdal
Yüksek Lisans
Fethiye
İstanbul
283 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Christian Bobin kadar düşünceleri dinlendiren, göğüsteki hırçın dalgaları durultan, zihindeki bulanıklığı berraklaştıran ve ruhu dinginleştiren bir yazar daha tanımıyorum. Sanırım bu özelliği şairliğinden mütevellit. Kısa cümleler ile oluşturduğu metinleri ayırıp, şiir gibi mısra mısra yazsa kesinlikle şiirden ayırt edemezsiniz.
Kendisini “Neşe-İnsan” kitabı ile tanımıştım ve içeriğindeki satırlar adı ile birebir eşleşecek şekilde ruhuma neşe getirmişti. Bu kitabın adının “Eksik Parça” olması ise, önyargılı olarak beni “Acaba bu kez yazdığı farklı bir tarz ve bir ‘eksikliğin imgelemi’ mi?” sorusuna itmişti. Ama kitabı okurken ve bitirdiğimde hissettiğim duygu yine ve yine mutluluktu... Günün, haftanın, hatta ayların yarattığı tüm olumsuzlukların terapisiydi... Omuzlardan atılan ağırlık, zihinden boşaltılan saçmalıklardı...
Çocukluğun özlemiyle dolup taşan, aşkın ve sevginin gücü ile harmanlanan kısa öyküler diyebileceğimiz içerikteki bu kitap, “iyi ki...” dediklerimin arasında yerini aldı.
Sevgiyle...
“Kısacık, 40 yıllık bir yaşam, 17 yıllık yazarlık hayatı, ama dolu dolu ve dev bir eser listesi... Hem de buram buram yaşanmışlık ve bu yaşanmışlıktan doğan derin düşüncelerle dolup taşan muhteşem eserler... Yoksulluk ve kapitalizmin ezilmişliği ile, altın bulma umuduyla soğuğun hüküm sürdüğü Alaska’dan, inci toplama sevdası ile tropik
Varlık ve Hiçlik için yaptığım araştırma ve incelemeler, kitabın yüklediği ağır ve yorucu okuma temposu ve ilk 93 sayfada edindiğim bilgi ve tecrübelerin hem arşiv niyetine burada muhafaza edilmesini hem de sizlerle paylaşma isteğim nedeniyle, kendime 7 aylık bir okuma planı yaptım. Başlık olarak yazdığım üzere bu “1’inci Paylaşım”ım olacak ve ilk
Okur Takip Önerileri
Tarzları, hayatları, çağları, a’dan z’ye her şeyleri çok farklı olsa da, en az Dante kadar çok sevdiğim (sevgim salt isim benzerliğinden olmasa da ses uyumu bile mutluluk sebebimdir) bir yazar olan -ki bu sevgiyi tüm yakın dostlarım bilir- John Fante’nin, dikkatle takip ettiğim okurlarca ele alınması ve beğenilmesi (beğenilmemesi imkansız zaten) benim için çok büyük bir sevinç kaynağı oluyor. Büyük uğraşlarla tamamladığım Fante külliyatımı paylaşarak siz değerli dostlarıma bir kılavuz olarak sunmak istedim. Ayrıca Ben Pleasants ile John Fante arasındaki diyaloglardan oluşan bir kitaptan (Fante hayranlarına çok eğlenceli ve bilgi dolu kitabı şiddetle tavsiye ediyorum) çok kısa bir alıntı paylaşmak istiyorum. Alıntıda, henüz Los Angeles Yolu (1933’te yazdığı ilk kitabı olmasına rağmen ölümünden 2 yıl sonra, 1985’te yayımlanmıştır.) basılmadığı için ilk kitap olarak Bahara Kadar Bekle Bandini geçiyor. Fante’ye yeni başlayacak dostlara önemle duyurmak isterim ki Los Angeles Yolu ile başlanmalıdır.
Sizi diyalogla baş başa bırakıyorum.
Sevgiyle.... .
(BP: Ben Pleasants
JF: John Fante)
.
BP: ... Şimdi geriye dönüp bakınca Bandini efsanesini nasıl görüyorsun? İlk kitabı -Bahara Kadar Bekle, Bandini- yazdığın zaman işin buralara geleceğini tahmin eder miydin?
JF: Hayır.
BP: Devam edeceğini düşündüğün bir iş miydi?
JF: Hayır.
BP: Toza Sor’u yazdığında onun devamının geleceğini düşündün mü?
JF: Hayır.
BP: Toza Sor’da Arturo Bandini karakterini yalnızca otobiyografik olduğu için mi kullandın.
JF: BEN SADECE HAYATIMIN PARÇALARINI KULLANDIM VE ZAMAN İÇİNDE YERLERİNİ ORADA BULDULAR…
Rus ordusunda ülkesi uğruna savaşırken Almanlar’a esir düşen, onca işkenceye göğüs gererek sağ kalabilen, zekası sayesinde esir kampından kaçmayı başaran; ama Stalin yönetimi tarafından “Sen olsan olsan Almanlar tarafından ayarlanan, düzmece bir kaçış ile geri gönderilen bir casussundur.” suçlaması ile 10 yıl hüküm giyen ve bu hükmü dönemin
Öyle düşünüyorum ki öncelikle içerikten ziyade tarzdan söz etmek en doğru seçim olacaktır. Oğuz Demiralp’in tarzı bana okumaktan daha çok sohbet ediyormuşuz hissi yaşattı. Tarzındaki samimiyet sayesinde yaşadığım bu tecrübe, sanki karşılıklı oturmuşuz da sohbet ediyoruz havasındaydı.
Sadık Hidayet, Walter Benjamin ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi
Hemen hemen yazdığı her kitap ile ödüllere doymayan ve Türk öykücülüğünün temel taşları arasındaki en önemli değerlerimizden biri olan Bekir Yıldız’ı mutlaka okumalısınız.
Yüzünüze tokat gibi inen, sizi olduğunuz yere çivileyen, hayretler içinde bırakan, “olmaz olsun böyle bir dünya” dedirten, gözyaşlarınıza hakim olamayacağınız ve içinizi ürperten gerçekleri, tamamen hayatın içinden gelerek aktardığı bu hikayeleri okudukça, benim gibi siz de bu muhteşem yazarla bu kadar geç tanıştığınıza veryansın edeceksiniz.
Anadolu’nun bağrından gelerek ağalık sistemini, törelerin acımasızlığını, bizzat işçi olarak gittiği Almanya’daki gurbetçilerin çektiği çileleri ve “Alamancı” sıfatıyla anıp geçtiğimiz insanların yaşamlarını tüm çıplaklığı ile aktarmadaki ustalığını sizler de okuyun isterim.
Toplam 11 öyküden oluşan Beyaz Türkü kitabındaki her öykü birbirinden etkileyici; ama, deyim yerinde ise, benim ciğerimi deşen en etkili öykü 6 yaşındaki bir çocuğun, Hamuş’un öyküsü oldu.
Konuşmaları bozmadan, şiveli bir şekilde yazması ise kitabın diğer etkileyici yönüydü.
Bekir Yıldız gibi bir ustayı okumadan geçmeyelim değerli kitapsever dostlarım. Hepinize keyifli okumalar diliyorum.
Sevgiyle...
Jacques Cazotte'nun Aşık Şeytan'ı; zengin ve asil bir ailenin oğlu olan 25 yaşındaki Yüzbaşı Álvaro ile kendisini güzeller güzeli bir kadın olarak gösteren şeytanın yaşadıkları aşk hikayesini anlatmaktadır. Her hareketi cezbedici olan ve sahip olduğu eşsiz güzellik ile şeytan, bakalım inançlı ve prensiplerinden asla taviz vermeyen Álvaro'yu kandırabilecek mi? Bir oturuşta, soluksuz okuyacağınız bu eserin sahibi Jacques Cazotte'nun hayatını da önsözde Borges'in kaleminden okuyacak ve haksız yere idam edilirken bile asaletini ve bağlılığını hala kaybetmediğine şahit olacaksınız.
Tüm kitapsever dostlarıma iyi okumalar dilerim.
Bu muhteşem kitap, yazarın "A" adını verdiği öyküyle başlayıp, "Z" adındaki öyküyle biten, toplam 14 dokunaklı ve etkileyici öyküden oluşuyor. Üstünkörü bakacak olursanız öykülerin hepsi bilindik konularda. Küçük kasabalardaki insanların yaşadıkları, toplumsal önyargılar ve dedikodular yüzünden kavuşamadan biten aşklar, siyasi sebeplerden dolayı ailesinden kopan ve hayatları değişen çocuklar, küçük esnafların büyüyen şirketleşmeler yüzünden bir bir yok olması gibi. Konulara bakınca bilindik konular olduğuna karar verip, "Okumayalım o zaman" demeyin ama zinhar. Çünkü öyle yumuşak, öyle etkili, öyle duygusal, öyle ironik, öyle eğlenceli bir kalemle yazılmış ki öyküseverlerin mutlaka okumasını isterim. Öyküler benim yaş grubumdakilerin çocukluğuna gideceği, hatta daha eskileri de yaşamanızı ve hatırlamanızı sağlayacak nitelikteler. Nostaljik demek hiç yanlış olmaz.
Kısacası; uzun uzun romanların arasına alıp okuyarak dinlenmenizi sağlayacak, sizleri geçmişe götürecek, mutlaka en az bir öyküde kendinizi okur gibi bir ruh haline gireceğiniz birbirinden etkili bu öyküleri kaçırmayın.
Tüm kitapsever dostlarıma iyi okumalar dilerim.
Eminim ki hepiniz ilk defa tanıştığınız bir yazarın kitabını okuduktan sonra "Ben bu yazarı daha önce nasıl farketmemişim" diye hayıflanmışsınızdır. Hatta okuduktan sonra "E tabi boşuna Nobel almamış adam/kadın" dediğimiz anlar da olmuştur.
Şahsen Heinrich Böll için yukarıdakilerden çok daha fazlasını söylendim kendime.
"Bugün çıkardığımız yasaya göre; ....ülkedeki her erkeğin pasaportuna ve diğer resmi belgelerine kadın vasisinin adı damgalanacaktır. Erkeğin yapacağı her ziyarette kadının yazılı onayı aranacaktır. Bir kız kardeşi, annesi, eşi, kızı veya herhangi bir kadın akrabası olmayan erkekler polis merkezine kayıt yaptırmalıdır. Bu erkeklere işçi tulumu verilecek ve kamu güvenliğini sağlamak adına birbirlerine zincirleneceklerdir. Bu yasaları ihlal eden her erkek ölümle cezalandırılacaktır. Hiçbir erkek ülke dışına para veya mal çıkaramayacaktır. Erkekler araba kullanamayacaktır. İşletme sahibi olamayacaklardır. Üç kişiden kalabalık gruplar halinde toplanmayacaktır. Erkeklerin oy kullanma hakkı yoktur. Çünkü yıllar boyu uyguladıkları şiddet ve aşağılama, yönetmeye veya hükmetmeye uygun olmadıklarını göstermiştir....." ve daha niceleri.... Evet değerli hemcinslerim, hazır mısınız böyle bir dünyaya? Tarihin başlangıcından beri kadınlara uyguladığımız bu tür yaptırımlara kendimizin maruz kalmamıza hangimiz hazır olabiliriz ki!?
.
Okuduğum en çarpıcı distopyalardan biriydi. Özellikle genç kadınlarda birden bire ortaya çıkan bir "Güç" neticesinde tüm erkeklerden üstün ve güçlü olmalarını, bu gücün kendi aralarında yayılmasını, başlarda savunma, sonrasında ise saldırı amacıyla vücutlarından elektrik şokları üretebilir hale gelip dünyaya egemen olmalarını soluksuz bir şekilde okudum.
Birçok roman başkarakteri vardır ki kendilerine kızdığımız ve yaptıklarından dolayı yakasına yapışıp sarsmak istediğimiz halde çok ama çok sevmişizdir. Çünkü onlar, yaratılışımızın doğası gereği içimizde hep saklı olan ama zaman içerisinde aldığımız terbiye ve eğitim ile birlikte olgunluk ve sabır gibi etkenlerle dizginlemeyi başardığımız
Salman Rüşdi'nin (evet Rüşdi, Raşday değil) kişisel sorunları ve açıklamaları ile İslam dünyasındaki edindiği pozisyondan da bahsetmek istemem. "Şeytan Ayetleri" kitabı ile tüm İslam aleminin tepkisini çeken, çok iyi bildiğimiz ve onlarca masum insanın feci şekilde yanarak can verdiği Madımak Olayının bile Aziz Nesin'in bu kitabı Türkçe'ye çevirmeye çalışmasının da sebep olduğuna dair varsayımların dolaştığı bir ortamda, elbetteki yazarın hayatından bahsetmek sanırım kötü bir fikir olurdu. O yüzden sadece edebi açıdan kitabı değerlendirmek istiyorum.
Floransa Büyücüsü okuduğum en muhteşem eserlerden biriydi. Yıllarca yapılan araştırmaların sonucu olarak kaleme alınmış, Rönesans İtalyası'nın Mediciler dönemindeki Floransa'sından, doğu mit ve kültürlerine uzanan, Osmanlı dönemindeki devşirmelerden de oldukça gerçekçi sayılabilecek şekilde bahseden fantastik bir romanla karşılaşacaksınız. Babur İmparatoru Ekber'in saltanatı ve azameti, çok güvendiği kişiler olan Birbâl'in bilgeliği ve Ebu'l Fazl'ın taktik dehası, kısa olarak anlatılmış olsa da ressam Dasvant'ın ustalığının, kılıktan kılığa ve isimden isme bürünen Uccello'nun kurnazlıkları ve Binbir Gece Masalları tadındaki daha bir çok masal ve hikayenin birleşimi gibi görünse de tek bir roman olan bu muhteşem eser tam bir başyapıt.
Tüm kitapsever dostlarıma iyi okumalar dilerim.
Kitap; sanat tarihi profesörü ve ressam olan Kamil Uzman'ın Gran Turco, yani Fatih Sultan Mehmet'in tablosunun ressamı olan Gentile Bellini'nin izini sürmek ve yaşamını araştırmak adına gittiği Venedik'teki serüvenini anlatan bir roman. Serüveni boyunca İtalyan Rönesans devrinin en ünlü ressamlarından Jacopo Bellini, oğulları Gentile ve Giovanni Bellini, Leonardo Da Vinci gibi İtalyan ressamlar ve Türk ressam Fikret Mualla hakkında harika tarihsel anlatımlarda bulunuyor. Tarihsel anlatımları hikaye tadında yazması hiç sıkılmadan okumanızı sağlıyor. Venedik'teki gezintisi sırasında tutkuyla bağlandığı genç ve güzel bir kız olan Lucia'ya olan aşkını da sürekli dile getirmesi romana duygu yüklü bölümler de katmış.
Belliniler'in hayatını anlatırken, Gentile'nin İstanbul'daki günlerine değinmesi, o dönemin İstanbul'unu tahayyül etmenizi sağlayacak kadar güzeldi.
Resme olan aşkı ve tutkusu sayesinde, gördüğü tabloları sanki yaşarcasına anlatması ve tarif etmesi o tabloları adeta gözlerinizin önüne getiriyor.
Ben okurken hiç sıkılmadan büyük keyif ve merak ile okudum. Hem edebi yönden duyduğum haz, hem de kitabın aşıladığı kültür-sanat-tarih bilgileri muhteşemdi.
Nedim Gürsel'in diğer kitaplarını da çok merak etmeye başladım. Devamı mutlaka gelecektir.
Düşsel Varlıklar Kitabı; Batı ve Doğunun, yazılı veya sözlü kültürünün en eski tarihlerden beri imge örgüsünde yer almış fantastik, mitolojik ve hayal ürünü olan yaratıkların anlatıldığı, sözlük tadında bir kitap.
.
"Muhteşem Borges"; kadim metinlerdeki, fantastik kitaplardaki, Türk, Yunan, Roma, Germen, Çin, Hint, İskandinav, Mısır vs mitlerindeki, Bin Bir Gece Masalları'ndaki ve Ortaçağ Avrupası tarihinde karşılaştığımız tüm canavar ve yaratıkları bulabileceğiniz eşsiz bir kılavuz kitap yaratmış. Ayrıca kutsal kitaplarda geçen (Kuran da dahil -Burak'ı Kuran ayetleri ile açıklamış örneğin) mahlukatlara da yer vermiş. .
Herbirini anlatırken de o usta kalemini, eşi benzeri görülmemiş üstün bilgisini ve dünya edebiyatına olan inanılmaz hakimiyetini sonuna kadar hissettirmeyi de tabiki yine başarmış.
Kitabın harf sırasına göre düzenlenmiş olması da sürekli elinizin altında bulunarak danışılmasını kolaylaştırmış.
.
Alın, okuyun, kitaplığınızın "Her daim başvurulması muhtemel kitaplar" köşesine koyun derim. Lazım olacağı kesin.
Tüm kitapsever dostlarıma iyi okumalar dilerim.
