Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bahri Gün

Kasaba
''Size şunu söylemek istiyorum. Evet belki ben bir baltaya sap olamayan, sıkıcı ve acınacak durumda biriyim. Tersliğim, uyumsuzluğum canınızı sıkıyor. Galiba hiçbir yeteneğim de yok. Kanımdan başka da verecek bir şeyim... Gençliğim, kimseye gerekli olmayan bir izmarit gibi yok olup gidiyor. Ne bir yuvam, ne dostlarım, ne de bir işim var. Gençliğimin en verimli çağında, bu kasabaya kısıldım kaldım. Erkekliğim, dinçliğim, kalbim gözümün önünde eriyor. Şunu da söyleyeyim, askere gitme vakti gelene kadar bu kasabadan kurtulmaktan başka bir şey düşünmedim. Ama o sabah gelip çattığında, beni bu kasabaya bağlayan, o güne kadar fark etmediğim daha derin bağlar olduğunu fark ettim. Çiğ damlalarıyla kaplı kavaklardan havaya ince bir koku yayılıyordu. Nedense o gün bana bu kavakları, çamları, çınarları hayatımda sanki ilk kez görüyormuşum gibi geldi. Sabahın bu erken vaktinde sokaklarda serseri bir mayın gibi dolaşan köpek çetelerinden başka bir şey olmaz. Galiba bu sessiz sabahları, köpekleri, toprak kokusunu seviyorum. Ama bu kasabada yaşayan insanları ve onların küçük hesaplarını anlamıyorum. Ruhuma yabancı ve boğucu buluyorum. Şimdi söyleyin bana büyük, ciddi ve herkese gerekli bir işin yapıldığı bir yerlere gitmek istemekte kötü olan ne var?''
Nuri Bilge Ceylan
Nuri Bilge Ceylan
Reklam
Aynı Adam
Tozludur saçlarım, saçlarımdan devrilmiş sarayların dumanları savrulur yüzüm yanıktır yüreğime bir karanfil sokuludur ve partizanca darbelerin dünyaya ilen şavkı benim göğsüme göğsüme vurup durur. Ben dünyaya doğru yürümekle meşhurum bahar da sürgülenir içime katranlar da hem koşarak yarattığım sevgiler vardır hem körlenmiş sevgilerin acısıyla koştururum. Beni sular kocaman taşları parçalayarak hatırlıyor dağlarda ve beni hatırlatıyor çeltik tarlalarında aynı sular umutlu sakinlikleri lohusalıklarıyla. Ben dünyaya doğru yürümekle meşhurum kökten dallara yürüyen sular gibi yürürüm kömür ocaklarına, çapalanan tütüne yürürüm hüzün ve ağrılar çarelenir dağların esmer ve yaban telâşından kurtula diye torna tezgâhlarında demir. Yürürüm çünkü ölümdür yürünülmeyen yürürüm yürüyüşümdür yeryüzünün halleri kanla dolar pazuları tarladakinin hızar gürültüsü içinde türkülenir bir öteki gökleri göğsümden aşırtarak yürürüm yağlı kasketimin kıyısında nar çiçekleri. Aynı adam Ekim günlerinden beri gümbür gümbür gelirim teneke damların üstüne safi sinirden doğan güneş portakallar fırlatarak parlıyor benim adım larımla anladım neden yorgunluk gülümserlik getiriyor insana hayatın bana başat bana avrat oluşunu öğrendim işçiler bunu kurşunlanarak öğrendi on beşinde bir arkadaş inancını savunurken yargıca anladı bulana durula akmakta olan şeyi. Yürüyorum azarlanıyorum fışkıran başaklarla iki bomba gibi taşıyorum koltuğumdaki bir çift somunu hurdahaş bir sancıyla geçiyorum badem çiçekleri altından gözlerim nemli değil gözlerim namlu.
İsmet Özel
İsmet Özel
(1944)
Sana İbret Gerek
Sana ibret gerek ise, gel göresin bu sinleri, Eğer taş olsan erirsin, bakıp görünce bunları. Şunlar ki çoktur malları, gör nice oldu halleri, Sonunda bir gömlek giymiş, onun da yoktur yenleri. Hani mülke benim diyen, köşk ve saray beğenmeyen, Şimdi bir evde yatarlar, taşlar olmuş üstünleri. Bunlar eve girmeyeler, züht ve taat kılmayalar, Bu beyliği bulmayalar, zira geçti devranları. Hani o şirin sözlüler, hani o güneş yüzlüler? Şöyle kayıp olmuş bunlar, hiç belirmez nişanları. Bunlar bir vakt beğler idi, kapıcılar korlar idi, Gel şimdi gör bilmeyesin, beğ hangidir, ya kulları? Ne kapı vardır giresi, ne yemek vardır yiyesi, Ne ışık vardır göresi, dün olmuştur gündüzleri. Bir gün senin dahi Yunus, benim dediklerin kala, Seni dahi böyle ede, nitekim etti bunları.
Yunus Emre
Yunus Emre

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
O da iyidir
Yataklarımızda ölmek de iyidir temiz bir yastıkta ve arkadaşlarımızın arasında. Bir kez olsun ellerimiz göğsümüze kapanmış, boş ve solgun, çiziksiz, zincirsiz, bantsız ve belgesiz ölmek iyidir. Temiz bir ölümle ölmek iyidir, gömleğimizde deliksiz ve kaburgalarımızda delilsiz. Yanağımızın altında kaldırım taşı değil, beyaz bir yastıkla, ellerimiz sevdiklerimizin elleri arasında, çaresiz doktorlar ve hemşireler etrafımızda, arkamızda zarif bir vedadan başka hiçbir şey bırakmadan, tarihe aldırmadan, dünyayı öylece bırakarak, bir gün bir başkası onu değiştirir diye umarak ölmek iyidir.
Mourid Barghouti
Mourid Barghouti
"Sen gönlünü yaradana ver. Yaradan gönlüne göre verir."
Reklam
"Nereye elimi atsam şüphe."
Sevgilerde
Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız Sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden (Siz böyle olsun istemezdiniz) Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldı. Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların telâşlarda bu kadar çabuk Geçeceği aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde Açan çiçekler vardı, Gecelerde ve yalnız. Vermeye az buldunuz Yahut vaktiniz olmadı.
Behçet Necatigil
Behçet Necatigil
"Padişah hırkasını giyip "kibir kötüdür" diyorsunuz. Kula boyun eğip "Allah Büyüktür" diyorsunuz."
"Vara vara geldim bu kara taşa Bizi hasret koyan gama kardaşa Bir ayrılık, bir yoksulluk, biri de ölüm Nice sultanları tahtan indirdi Nicesinin gül benzini soldurdu Niceleri dönmez yola gönderir Bir ayrılık bir yoksulluk biri de ölüm."
Dünyanın En Tuhaf Mahlûku
Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, — demeğe de dilim varmıyor ama — kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
Reklam
Dostum Sen Bu Aşkı Anlayamazsın
"Dostum sen bu aşkı anlayamazsın Aşkı ancak aşık olanlar bilir O bir sağ duygudur dinleyemezsin Gönül diyarından gelenler bilir Eğer oldu ise şehvetin kulu O bir mecazidir ayrılır yolu Aşk dostun elinden sunulan dolu Serini sevdaya salanlar bilir Aşk düşmüş kişinin cezası değil İçki sofrasının mezesi değil Her kötü arzunun rızası değil Sevgi alemine dalanlar bilir Kirli emellerin benzetme aşka Aşk dediğin meydir lezzeti başka Fedai bu yolda kalaydı keşke Baştan sona karar kılanlar bilir."
Feel The Pain But Don't Care... #Gerrok
Diyar diyar dolaşan ölüler vardır. Sen her nabzı atanı diri mi sandın?
"İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne." demişti Maksim Gorki: "İşte asıl cinayet bu utanılacak bir cinayet." Oysa Platon şu nasihatte bulunur: "Nazik olun, çünkü karşılaştığınız herkes farkında olmadığınız zorluklarla boğuşuyor."
415 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.