Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

BERAT

BERAT
@Berat_36
Buğulu camlara yasladığımız umutlarımız, elbet bir gün yırtılacak ve bin yıllık hasret kurumuş ağacın gövdesinden filizlenerek yeşil dallara dönüşecek...
Mamoste
Kocaeli Üniversitesi
Gunde Heci Mıho/Qers
Qers
121 okur puanı
Ekim 2021 tarihinde katıldı
Acılar, ihanetler ve terk edilmeler gölge düşürüyordu kalemimin ucuna. Yeter diyordu; ölümü, öldürmeyi ezberlediğin. Hangi kalemin ömrü yeter yaşamın acımasızlığını anlatmaya.. Bir gün gelecek günlerin umudu olmak için hep yazacağım. Öldürmenin ve öldürülmenin ne acı bir kavram olduklarını..
Reklam
KAYIP BİR HAFIZANIN İZİNİ SÜRME
“İyi misin?” diye sormasınlar diye ara sokaklara, daha önce hiç geçmediğin yollara saparsın. Yabancılarla konuşur, en yakın olanından kaçarsın. Utanırsın, çünkü birinin utanması gerekir. Bu utançtan, bu çaresizlikten kurutabilir miyim bilmiyorum. Bilen bilmeyene yol göstersin.
Kayıp olmuşuz. Adımız bilinmiyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yok sayılmak
Sızlar yüreğimdeki sevda Umudu uğruna ölenlerin memleketinde 🥀
İsyanın ortasında, ölümle yaşam arasında gerçek bir öykü..
“… evin önünde geçen su arkının önünde ellerindeki uzun sırıklarla arkta akan suyu döven üç adamın hali beni şaşırttı. Bu insanlar böyle ne yapıyorlardı? Ellerindeki uzun sırıklarla niçin arkta akan suyu dövüyorlar? Korka korka adamlara sokuldum. “Siz ne yapıyorsunuz böyle?” “Arkın içinde yaşayan kurbağaları susturmaya çalışıyoruz,” dedi adamlardan biri. Adam kırlaşmış sakalını uzatmış, ama bıyıklarını kesmişti. Başında eski bir külah vardı. Uzun, beyaz, keçeleşmiş saçları külahın altından çıkarak omuzlarına ve yüzüne dökülmüştü. “Neden kurbağaları susturmak istiyorsunuz? Bırakın bağırsınlar!” “Evde Diyarbekir’de savaşan halk için zikir ayini yapılıyor. Kurbağalar zikir yapan insanların dikkatlerini dağıtıyor. Konsantre olamıyorlar.”
Aram yayınlarıKitabı okudu
Reklam
432 syf.
10/10 puan verdi
İsyanın ortasında, ölümle yaşam arasında gerçek bir öykü..
İsyanın ortasında, ölümle yaşam arasında gerçek bir öykü.. Metin Aktaş ismi karşısında kendimi tutamıyorum. Çünkü yazdığı eserler yüreğime öyle bir dokunuyor ki kendimi âdeta kaybediyorum. Yazdığı eserleri sadece ün ya da para kazanmak için yapmıyor. Bir halkın yaşamını ortaya çıkıyor. Ve genelde hep ölümle tehdit edilen bir halkın yazarı olarak kabul ediyorum, onu. Bunu çok güzel duygularla yapıyor. Bizi kitabın içine dahil ediyor. Çok severek okudum bu kitabı, yazarın eline sağlık. Kitap, başlı başına mükemmel. Nişancı, müthiş bir kurgu. Her bir satırı insanın gerçeklik duygusunu altüst eden inanılmaz bir dram. Şeyh Sait Ayaklanmasını içerden ve içten bir bakış açısıyla gözler önüne seren gerçek bir öykü. Nişancı, aynı zamanda bu yalan dünyaya da karşı bir isyandır. Onulmaz bir aşk sarmalı ve sonsuzluğa uzanan bir onur mücadelesi... Nişancı, Şeyh Sait Ayaklanması'nı hem devlet yanlısı hem de isyancı milisler gözüyle aktaran, gerçek bir öykü.Şeyh Sait Ayaklanması'nın çıkışından başlayarak Şeyh Sait'in ölümüne kadar geçen her günü, yalnızca savaşan milislerin yaşamlarıyla değil, isyanın ortasında kalakalmış kişilerin yaşadıklarıyla da gözler önüne seren bir yaşam öyküsü.Roman sadece 1925'te Şeyh Sait'i, Kürtlerin o yıllarda yaşadığı acıyı, trajediyi anlatan bir roman değil aynı zamanda birbirini seven bir Alevi genç ile bir Sünni kızının trajik bir aşk romanı... Metin aktaş hep yazsın
Nişancı
NişancıMetin Aktaş · İletişim Yayınları · 2011235 okunma
432 syf.
10/10 puan verdi
Nişancı
NişancıMetin Aktaş
8.8/10 · 235 okunma
Jinên Dengbêj
Jinên dengbêj , bi dengê dilê xwe yê ku dibû stran, dengê xwe gihandin gelek welatan û ji bo jinan bûn îlham.
Ölüm ve Adam
"Bizim yoksulluğumuz değil, öfkemizdir dışlanmamıza yol açan..."
Reklam
314 syf.
8/10 puan verdi
Ölümün eşiğinde olan bir yazar; Tekin Turan
Erhan Sunar, yeni tanıştığım bir yazar. Tesadüf eseri tanıştığım demek daha doğru olur. Kitap kurgusal olarak iyi denilebilecek kadardı. Olaylar, sanki biraz yüzeysel kalmış gibiydi. Yazar, okuyucuları romanın içine davet edebiliyor olsaydı daha keyifli bir okuma meydana gelebilirdi. Genel olarak kolay okunacak cinsten bir kitap olmuş. Kelime kuruluşları oldukça başarılı olmuş ve hikâyenin ana ekseni hep birarada tutulmaya çalışılmış. Bazen yaşanan olayları, okuyuculara düşündürmeye çalışması da oldukça başarılı bir etki yaratmış. Karakterlerin derinlemesine olarak ele alınması da oldukça başarılı olmuştur. Ölüm ve Adam romanı  bir yazarın( Tekin Turan) peşi sıra gölge gibi dolaşan karakterlerden oluşan bir siyasi hücreden bahsediyor önce. Romanın içine dahil olduğumuzda ve olayları araladığımızda aşkla başlayan ölüme kadar uzanan düşünceler ve eylemler arasında karakterlerin tek tek kişiliklerine odaklanıyor. Bunu yaparken romanın söz almayan tek kahramanı herşeyden habersiz şehrin surları içinde, sokaklarda, çay ocaklarında, meyhanelerde.. Şehrin kalbinin attığı neresi varsa orada elinde bir defter romanını yazıyor. Başının üzerinde bir sarkaç gibi sallanan ölümü hiç fark etmeden. Yazara ne olacağı, kahramanların nerede duracakları ise yavaş yavaş çözülüyor sayfalar ilerledikçe.. Bu güzel romanı, karmaşık duygular içinde tek tek düğümleri çözerek okuyacaksınız.
Ölüm ve Adam
Ölüm ve AdamErhan Sunar · Alakarga Sanat Yayınları · 20162 okunma
Hayat, bir varmış bir yokmuş misalidir.
Aslında söylenilecekler çok ama zaman dar ve biz gidiyoruz. Susabildiğin kadar sus diyor gönlüm. Kaçabildiğin kadar kaç diyor ve sanıyorum kaçıyoruz. Herşeyden, herkesten ve en çok kendimizden kendimize kaçıyoruz. Bu dünyanın en büyük sorunudur başkasının derdini anlamamak, anlayamamak. Bazen diyorum ki biz bu güzel coğrafyanın insanı olmayı hak etmiyoruz. Bu coğrafyanın acılarını hissedemiyoruz. Aç olanı görüp yüzümüzü çeviriyoruz. Sadece kendimizi düşünüyoruz. Birbirimizle tartışmayı bile bilmiyoruz. Tahammülüz hiç yok. İşte insanlık adına hep utanç duyacağımız şeylerle sınanacağız. Deprem bölgesindeydim. Televizyondan ya da sosyal medyadan gördüklerimle, canlı olarak bizzat orada gördüklerim beni oldukça derinden etkiledi. Sanırsanız deprem olmamış, ağır makineli silahlarla saldıraya uğramış bir kent gerçekliğiyle karşılaştım. Resim çekmeye utandım. İnsanlar hâlen daha çadırlarda yaşamaya mahkum edilmiş. Ama şunu çok iyi anladım: insanlar kaderlerine terk edilmiş ve herkes acılarıyla beraber yapayalnız bırakılmış. Çok zor, bu psikoloji insanı hayata küstürüyor. Biz insan değiliz, aynı acıya ağlamayı bilmiyoruz. İnsanlar, mal mülkünün gitmesine üzülmüyor sevdiklerinin gitmesine üzülüyor. Toparlanır ama eskisi gibi olmayacağı kesindir. Ülkemiz, insanlık adına hep utanç verici olaylarla sınanıyor.
Zemheri
Hakkari! Kar!.. Kar!.. Yoksulluk!.. Sarp coğrafya!.. Uçurum kayalarıyla. örülü dağ silsilesi!.. Colemêrg!.. Dört mevsim bitmeyen soğuk geceler. Ölümün eksik olmadığı o uzak diyar!.. İsyanla büyüyen direnişin kalbi!.. Dört parçaya bölünmüş ülkemin kanayan bedeni, bedeninde üç zehirli hançer!.. Bir günde dört mevsimin yaşandığı nadide yeryüzü parçası!..
Evrensel Basım YayınKitabı okudu
200 syf.
10/10 puan verdi
Tarihin kanlı yüzünde yaşanan cesurluk
Bu kitap bin yıl süren acı dolu savaşın birer tanığıdır. Burada bolca dostluk ve ölüm göreceğiz. İnsanım diyen bu bitmek bilmeyen savaşa karşı dursun, yoksa hep hayatlar ölüme mahkum olacak. Yalvarırım bu topraklara barış gelsin. Kitaba gelecek olursak; çok sade ve akıcı bir dille olayları okuyucuya anlatmak için girişilen çaba takdir edilecek düzeydedir. Bir nevi savaşın içinde kendimizi buluyoruz. Nice ölümler yerine nice güzel yaşamların yaşanması dileğiyle. Kürtlerin yazılmayan tarihi incelendiğinde kahramanlıklarla doludur. Bin yıldır uyuyan ve hep uykusunda barış rüyaları gören tek bir halk varsa onlarda Kürtlerdir. Kürt halkı bin yıldır dini adına, kardeşlik adına, insanlık adına hep uyudu ve hep uykusunda barışı gördü.  Bin yılın yalnızlığını, savaşını, katliamını, yoksulluğunu ve köle olarak yaşamının utancını hep omuzunda taşıdı. Yüzlerce kez isyan etti. Binlerce kez savaştı ve her savaş sonunda katliama uğradı. Yeryüzünde savaşta, kahramanlıkta ve sadakatte Kürtlerin erdemine ulaşabilmiş başka bir halkın olduğuna inanmıyorum. Çünkü böyle bir halkın hep açlık, sefalet ve ilkel koşullarda yaşama mahkûm edilmesi dünyadaki en büyük adaletsizliktir. Adaletin olmadığı bir dünyada ise Kürtlerin bu saflıkla bağımsız olması, özgür olması düşünülemez.
Zemheri
Zemheriİsmail Biçen · Evrensel Basım · 201516 okunma
284 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.