"İyileşme, doğal dünyaya ilişkin tecrübelerimizi başlangıç noktası olarak kullandığımız, hem yakın zamanın hem de geçmişin yaralarını ilgilendiren, aynı anda hem kişisel hem de evrensel olarak görülebilecek bir deneyim paylaşımına dönüştü,"....
Tıpta kullanılan jorgonun " klinik dil" olarak adlandırılması, genellikle duygudan yoksunluluğuna ima etmek içindir. Oysa kliniklerde sıklıkla yoğun bir duygu alışverişi yaşanır. Günlük hayatta erişkinlerin ağlamasına pek şahit olmazsınız ama muayenehanemin kapalı kapıları ardında ağlamalar rutindir. Doktorlar duygusal açıdan çoğunlukla soğuk değildirler; sadece insanların çektiği acılara fazla aldırış etmeme konusunda ustalaşırlar. Klinik dil, salt meslektaşlar arası kestirmeden iletişim kurmak için değil,aynı zamanda hastanın acısına , hüsranına ve kederine mesafelenebilmek için duygudan arındırılmıştır. Empati ile merhameti, tarafsız ve profesyonelce dengeleyebilmek, duygusal zekânın yanı sıra tecrübe de ister ve bunu her seferinde doğru yapabilen yoktur.
Genetik teknolojiler günlük hayatımıza sızdıkça ve insanlar DNA'larıyla daha yakın bir ilişki kurdukça, tek benlik fikrî daha da silikleşecek ve otantik iç sesimiz genlerin gürültülü kalabalığında kaybolacak. Belki de zor ikilemler ve karar verme süreçleri karşısında iç sesimizi aramayı bırakıp genetik meclisimize başvuracağız, kim bilir?
Bilimkurgu filmleri genellikle insan zekasına yetişecek ya da onu aşacak bilgisayarların bilinç geliştirmek zorunda olduğunu varsayar. Ancak gerçek bilim bambaşka bir yönde ilerliyor. Süperzekaya doğru ilerleyen birden fazla yoldan yalnızca birkaçı doğrudan bilinçten geçiyor. İnorganik bilgisayarların evrimi, bu dar boğazların etrafından dolanarak bambaşka ve çok daha kestirme bir yoldan süperzekaya varabilir.
Doğum sırasında kadınların yaşadığı dayanılmaz acılar düşünüldüğünde aklı yerinde hiçbir kadının bir daha doğurmak istemeyeceği varsayılabilir. Ancak doğumun sonunda ve takip eden günlerde hormon sistemi ağrıyı azaltan ve rahatlamayla beraber mutluluk hissi de yaratan kortizol ve beta-endorfin hormonları salgılar. Bunların yanı sıra bebeğe duyulan sevgi ve arkadaşlar, aile üyeleri, dini dogmalar ve milliyetçi propagandalar sayesinde doğum travması olumlu ve mutlu bir anıya dönüşür.
En büyük bilimsel keşif cehaletin keşfidir. İnsanlar bir kez dünya hakkında ne kadar az şey bildiklerini fark edince, sonu ilerlemeye çıkan bilimsel yolları aydınlatan bilginin peşinde koşmak için pek çok nedene sahip oldular.
Kurtardığı memleketin yarın öbür gün birtakım değersizlerin elinde, akla hayale gelmeyecek badirelere sürüklenebileceğini bilirdi.
Hiç kuşku yok ki, endişeliydi.