Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Diğdem Abşin

Birini öldürmüş olmamam, çok fazla insanın öldüğü gerçeğini değiştirmez. Bu zalim çağda hayatta kalmış olmakla bile ben bir suçluyum.
Reklam
Utanç veren gerçek de bir gerçektir. Gurur veren bir yalan yerine utanç veren bir gerçeği kabul ettiğimizde gerçek özgürlüğe ulaşabiliriz.
İnsanlar gerçeği söylemekten korkarlar ve gerçekleri kabul etmekten rahatsız olurlar. Bazı durumlarda kurgu gerçeklerden daha fazla gerçeği söyleyebilir. Ben gerçeği söylemek istedim ama o kadar korkutucu ve acımasızdı ki ben bile üstesinden gelemedim.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kaydedilmeyen tarih yok olabilir, daha da kötüsü yalanlarla da doldurulabilir. Unutmazsak geriye bakabiliriz, geriye bakabilirsek hatalarımızı görebiliriz, hatalarımızı görebilirsek kabullenebiliriz, kabullenebilirsek af dileyebiliriz, af dileyebilirsek bağışlanabiliriz ve ancak bağışlandığımız zaman yeni bir başlangıç yapabiliriz.
Suçsuz yere ölüp giden pek çok insan gördüm. Savaşın ruhuma uyguladığı şiddetti bu.
Reklam
Dudaklarına belirgin bir tebessüm yerleşti. Bu tebessümün kime ait olduğunu biliyordum. Vatanını kaybetmiş halde doğmuş bir bebek, kuyuya yansıyan mavi gökyüzünü seven bir çocuk, gizlice karanlığı aydınlatarak şiirler yazan bir şair, hem adı hem özgürlüğü elinden alınan bir genç, anadilinde şiir yazdı diye kelepçelenen bir mahkum, tebessümü dudaklarına bir dövme gibi kazınmış yakışıklı bir erkek ve sonunda o tebessümü bile kaybeden adam…
Gülünce yüzünde güller açmış gibiydi. Sert ve şiddetli bir çağdan mustarip olmasına rağmen ne bozulmuş ne de kirlenmiş bir gülüştü bu.
Savaş çıkaranlar halk değil, iktidarı elinde tutan deli heriflerdi. Bu sebeple onlar bu savaşta suçlarının olmadığını bile iddia edebilirlerdi. Ancak savaşı başlatmamış olmakla savaşın sorumluluğundan kaçılamaz. Onlar savaşı önleyemediler değil, önlemediler. Ya bu dünyayı ateş topuna çevirmeye çalışanların kumpaslarını göremediler ya da görmezden geldiler.
En güzel şey yaşamaktır. Kirli, zalim, cehennem gibi bir dünyada hayatta kalmaktır. Bir melek kadar saf ve bir kahraman kadar cesurca ölmek yerine, bir şeytan kadar acımasız da olsan hayatta kalmalısın. Ancak hayatta kalırsan kirli savaşın sonunu görebilir, kötülüğün ortadan kaybolduğunu ve yaralıların teselli edildiğini görebilirsin.
- Kitaplar nasıl bir yöntemle yaşar ve ölür ki? - Kelimeler ve noktalama işaretlerinden oluşan bir kitap, biri tarafından okunduğu an onun yüregine kök salar ve yaşamaya başlar. Kitaplar elden ele dolaşır ve sahaflarla kütüphanelere doğru uzun bir yolculuğa çıkar. Birinin yüreğine düşüp kök salıp kocaman bir ağaç olurken sayfaları yıpranır, kapakları eskir, yazıları solar. Ve bir gün tozla karanlık içinde son nefesini verir ama ruhu yüreğimizde yaşamaya devam eder. Bu nedenle kitaplar ölmez.
Reklam
- Gel gör ki bir şeytan olmadığın müddetçe bu kirli çağda hayatta kalamazsın. - Haklısın, eğer bu savaş bizi şeytan yaparsa yapsın ne fark eder, şeytan olalım ama insan kalbi taşıyan şeytanlar olalım.
…. kendini suçlayarak hayatını mahvetme. Yaşamak zorundayız. Bu savaşın sona erdiğini görmek ve bu kirli çağa tükürmek için hayatta kalmalıyız. Hayatta kalmak kazanmaktır. Çünkü bir ceset asla yaşasın diye bağıramaz ve zafer kutlaması yapamaz.
Bahar ancak sert soğuğa ve şiddetli kar fırtınalarına katlandığında gelir. Güzellik acının ardından gelir, tıpkı yağmursuz gökkuşağını görememiz gibi. Acısız güzellik bir hiçtir.
… savaş şımartılmış çocukları birer askere dönüştürdü ve çocuklar gereğinden fazla suskunlaştı. Erkek çocuklar henüz akıllanmadan akıllarının çöküşünü gördüler ve daha bunun bile farkına varmadan, insan onurunu sopalarla kırmayı öğrendiler. Yüzlerindeki bebeksilik daha kaybolmadan önce ruhları kırışıklarla dolu yaşlı adamlar haline geldiler.
İmkansızı hayal ediyorsun. Sömürülen topluma bahşedilen özgürlük diye bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok.
2.762 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.