Bir öğrencinin hayatla karşılaşmaktan hiç korkmadığını ve sabırsızlıkla çırpındığını bilirim. Yetişkin insanın yaşamına dair kaygı, tehlike ve acılar öğrencinin gözünü korkutmaz.
Haylaz bir öğrenciyim ben. Çocukluğuma ait olan sıra, tebeşir, kara tahta kokusunu duymaktan aldığım zevki güneşi tenimde hissederken de duyuyorum. Güvenle sarmalanan çocukluğumun içinde ne kadar da keyifliyim.
Siz hangi ülkenin sürgünüsünüz çocuklar
Eflatun bir mağaradan
Amâ gibi bakarken gözleriniz
Neden öyle yaşlanmışsınız
Ecel kadar hüzünlü
Sonbahar kadar güzelsiniz
GÖZLERİN ÇAĞIRIYOR BENİ
Sevdalı sular süzülüyor aynalardan
Damlacıklarında hicranlı yüzün
Ben kapıları aldatıyorum günbegün
Sen pencereleri
Ben denizlerin koynunda martılara yalanlar söylüyorum
Sen gemilere
Sonra liman bilmez korsanlara terk edip
Issız adalara sürüyorsun ellerimi
Gitmek istiyorum çakıp da kaybolan şimşekler
Gel gör ki, önümde hâtıralar mahzeni
Parmak uçlarımda paslı çiviler
Bütün zindanları yıkarak birer birer
Gözlerin çağırıyor beni
Takvimlere bakınca çöküyor can kalesi
Günlerin boynu bükük, ay yaralı içimde
Öyle bir kanattın ki, dakikalar ve hüzün
Ateşten damlalarla yakıyor ellerimi
Öyle bir öğrettin ki, ne olduğunu vaktin
Beklemiyorum artık yıldızları ve seni
Rüya mıydı yoksa yağmurda yanmak
Toprağa düşerken gökte uyanmak
Gözlerim buzlara saplandı yine
Demek ki kar yağdı kirpiklerine
Şimdi bir ıssızda, yar başındayım
Ölümü sevmenin telaşındayım