... sonra ardına dönüp doğudaki iki dağın arasında çığlık atar gibi yükselen güneşe baktı, güneş ışıkları dağları ve vahşi doğayı sanki kana bulamışlar gibi kırmızıya boyadı.
Gece ile gündüz, sabah ile akşam, gün batımı ile gün doğumu gibi her gün gerçekleşen şeyler dışında zaman kavramını yitirmiş olduğunu fark etti birdenbire.
Kör, dedi ihtiyar, ikimiz birlikte yaşamalıyız, ne dersin ha? Biriyle birlikte yaşayınca hayatın tadı da bir başka oluyor be.
Şunun şurasında yaşayacak birkaç yılım var daha, dedi ihtiyar, ölene kadar bana eşlik edersen en azından iyi bir sonum olur.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
En güzel deniz :
henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk :
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz :
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz :
henüz söylememiş olduğum sözdür.
Gerçekten sevdiğim pek az insan var; hele saygı duyduğum daha az insan var. Dünyayı tanıdıkça hoşnutsuzluğum daha da artıyor; her geçen gün insan karakterinin tutarsızlığına ve akıllı, duygulu görünenlere bile güvenilmeyeceğine olan inancım güçleniyor.