Mütevazi bir tarihci olarak,öncelikle Dostoyevski'nin Türk düşmanlığı ile ilgili olarak fikrimi paylaşmak isterim. 19. Yy köylüsü,aydını,ticaret erbabı ,düşmanı;kadın tecavüzcüsü,çocuk katili diye bilir. Çünkü Devletler birliğini sağlamak için düşmanı en vahşi tanıtmalıdır. Ömrü Türk ve Rus savaşlarına denk gelen Rus milliyetçisi Dosto'nun, Türkleri kötü tanımlaması garip karşılanmamalı. Bu tanımlama da ne olursa olsun sansüre takılmamalı diye düşünüyorum. Kitaba gelecek olursak, Yine Rus romantiklerinin,Buz ve Ayazdan sıcacık hikayeler çıkarma durumunun ortaya çıktığı mükemmel bir eser olduğu açıktır. Bu başyapıtın çoğu kişi tarafından okunduğunu düşünerek tavsiye etmeyeceğim. Dosto'nun ilk bölümde kendi ile olan hikayesinde, karakterleri,inançları, yaşamları, vb. şeyleri dolayısıyla toplum ile kaynaşamayan birçok insana arkadaşlık ettiği duygusunu oluşturuyor. Sonraki bölümlerde Dosto 'nun arkadaşlık ilişkilerindeki çıkmazları, Liza ya onurlu hayat dersleri verirken, kendi hayatının onursuzlugunu kavrayıp, Liza yı kendinden uzaklaştırması ve mazoşist ruhunu yanına alıp yeraltına geri dönmesi ile sonlanıyor.