"Dünyadaki en yalnız kişi, sevdiği uyurken uyanık olandır. Sevdiğinizin uykuya ihtiyaç duyması, artık size ihtiyaç duymamasındandır. Uyuyabilen insan aşka alışmış, sevgiyi gündelik bir teferruat gibi görmeye başlamıştır."
“ Ama yine de kadınlar -iyi kadınlar- korkutuyorlardı beni, çünkü er ya da geç ruhuma sahip olmak istiyorlardı, oysa ben ruhumdan arta kalanı kendime saklamak istiyordum. Esasen fahişeleri arzuluyordum, çünkü ölümcül ve acımasızdılar, özel isteklerde de bulunmuyorlardı. Gittiklerinde hiçbir şey yitirilmiş olmuyordu. Ama bedeli fahiş de olsa, sevecen iyi bir kadının özlemini çekiyordum. İki türlü de kayıptaydım. Güçlü erkek ikisinden de vazgeçerdi. Oysa ben kadınlarla, kadın fikri ile savaşmayı sürdürüyordum.”
Şu merdiven başında pazarlık yapan kadın bir fahişe mi?
+Hayır.
- Peki ya o sokağın başında bacaklarını gösteren?
+ Hayır o da değil.
- Burada hiç fahişe yok mu, baksana şu kadınlara nasıl giyinmişler.
+ Fahişe nedir bay Burton?
- Tenini parayla satan aşağılıklardır bay Vencanze.
+ Hayır bay Burton fahişelik bu değildir...
- Hah, neymiş peki fahişelik?
+ Fahişelik, insanların hayatını bilmeden onları aşağılamak ve yargılamaktır. Sokağın sonunda bir berber var bay Burton, lütfen aynaya bakınız. Orada var olan en büyük fahişeyi göreceksiniz.
Kendi günbatımıma doğru seni kutsuyorum yaşam,
çünkü sen bana hiçbir zaman boş umutlar,
adaletsizlikler, hak edilmemiş uzuntuler yaşatmadın.
çünkü inişli çıkışlı yolumun sonunda gördüm ki
kendi kaderimin mimarı bendim ve şeylerin içindeki tatlılığı ve acılığı ortaya çıkardıysam
onları oraya koymuş olan yine ben olduğum içindi.
gül ağacı ektiğimde açan her zaman güller oldu.
elbette gencligimin ardindan kış gelecek ama
sen zaten mayısın sonsuza dek süreceğini söylememiştin.
şüphesiz acı dolu uzun gecelerim oldu ama
sen zaten bana sadece mutlu geceler vaat etmemiştin.
ve karşılığında huzur dolu gecelerim de oldu.
sevdim, sevildim, güneş yüzümü okşadı...
yaşam, bana hiçbir şey borçlu değilsin.
yaşam, küs değiliz...