Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eda

Kapitalizm ve meta, anarşik iletişim teknikleri, para dolaşımının sınırsız otoritesi, güvenlik takıntısı, işte bunlar çağdaş dünyanın, tüm biçimleriyle devrim arzusunun serpilip gelişmesinin karşısına çıkardığı dört ana engeldir. Bu engeller, önüne geçilemez hakiki yaşam ve mutluluk fikrinin, tüketime dayalı bir tatmin görünüşüne indirgenmesini hedeflerler.
Reklam
(...) artık kimsenin varoluşunu tesadüfe bırakma imkânı yoktur. Olduğu hâliyle dünya, hesap kitap ve güvenlik zorunluluğunun hüküm sürdüğü bir dünyadır.
(...) bu dünya bu özgürlüğün bahislerini tek tipleştirdiği ve ticarileştirdiği için, sunduğu özgürlük de, metaların dolaşım ağı içinde tuttuğu yerin tutsağı olmuş bir özgürlüktür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çünkü akademik söylem kendisini kesinlikle sıkıntı (ennui) duygusuyla gösterir. Gerçekten de, hakiki bir değeri olan her şeyin, sıradan gözlemleri ve deneyimleri takip ederek ve başat fikirleri benimseyerek değil, dünyanın seyrinden kopmanın varoluşsal olarak duyumsanan etkisiyle kazanıldığını öğretenler, işte bu büyük karşı filozoflardır.
Spinoza ise, Etika'da, eğer matematikler olmasaydı, insan hayvanının ebediyen cehalet içinde kalacağını ve herhangi bir "upuygun fikre" (bu da Spinoza'nın söz dağarcığında yer alır) asla erişemeyeceğini öne sürmekle başlar. Fakat insan aklının upuygun bir fikirden içkin olarak pay alması düzene göre olur, Spinoza bunları "ikinci tür" ve "üçüncü tür" bilgi diye adlandırır. İkinci tür, mantığa çağrıda bulunan, kanıtlamanın çetin yoluyla ilerlerken üçüncü tür "akli görüyle ilerler, bu ise bir akıl yürütmenin tüm aşamalarının tek bir noktada toplanması gibidir, başka bir deyişle, aslında çıkarsanması mümkün olan bir hakikatin bizzat Tanrı'nın kendisinde, yani Bütün'de doğrudan doğruya kavranmasıdır. Spinoza, upuygun bir fikrin tamamlanmış bilgisine ulaşan bir insan öznesinin hâlini "erdem" diye (kuşkusuz Platon "doğruluk/adalet" derdi) adlandırır çünkü ona üçüncü tür bilgi yoluyla erişmeyi başarmıştır. Nihayet mutluluk (Spinoza daha kuvvetli olan, Latince "beatitudo" [kutluluk] sözcüğünü kullanır) doğru düşüncenin uygulanmasından, yani erdemden başka bir şey değildir: "Mutluluk erdemin ödülü değildir, o bizzat erdemin kendisidir" Başka bir ifadeyle, mutluluk Doğru'nun duygusudur (affect du Vrai), bu ise matematikler olmadan var olamayacak ve önce tanıtlanmış olmaksızın bir görüde yoğunlaşamayacaktır. Yine, matematikler ve mantık akli görüyle birlikte, hiç çekinmeden 'mutluluğun metafiziği' diye adlandırılabileceğimiz bir şey oluştururlar.
Reklam
104 syf.
·
Puan vermedi
Gerçek Mutluluğun Metafiziği
Gerçek Mutluluğun MetafiziğiAlain Badiou
7.8/10 · 107 okunma
Dostoyevski kahramanları çoğu zaman, ufak ayrıntılardan kaynaklanan oldukça şaşkınlık verici durumlar yaşarlar. Genel olarak, çok tedirgin, hareketli, acelecidirler. Kahraman evinden çıkar, sokağa iner ve şöyle der: “Sevdiğim kız, Tanya, başı belâda, yardım istiyor. Yardımıma ihtiyacı var, yoksa ölecek.” Ve kahramanımız merdivenleri iner aceleyle, ve aniden, köşe başında bir arkadaşla ya da ezilmiş bir köpekle karşılaşır, ve unutur, her şeyi toptan unutuverir; Tanya'nm ölmekte olduğunu, onu beklediğini, yardımına ihtiyacı olduğunu... unutur. Sonra, başka bir arkadaşıyla karşılaşır, onunla çay içmeye gider, ve aniden, yine şöyle der: “Beni bekliyor Tanya, gitmeliyim." Bu nedir? Bütün bunlar ne anlama geliyor? Dostoyevski kahramanları hep bir aciliyet haline yakalanmış durumdadırlar, hep ölüm kalım sorunlarıyla karşı karşıya kalırlar. Ama bilirler ki, daha da acil olan bir sorun vardır. Ama bu sorun nedir? İşte onu bilmezler.
Bir yaratıcı haz uğruna çalışan biri değildir. Mutlaka ihtiyaç duyduğu için yaratır.
Biz birçok şeyi böyle olumluyorsak ya da olumsuzluyorsak, kelimelerin yapısı bize bu imkanı tanıdığı için olumluyoruz ya da olumsuzluyoruz; oysa şeylerin doğası bize böyle bir imkan tanımıyor. İşte bu ayrıntıyı bilmediğimiz için, kolayca yanlışı doğru yerine koyuyoruz.
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
Dahası zihnin bilgi düzeyi arttıkça, hem kendi kudretini hem de Doğanın düzenini daha iyi anlar: Kendi kudretini daha iyi anladıkça, kendi kendi­ni daha kolay yönlendirebilir ve kendine kurallar koyabilir. Doğanın düzenini daha iyi anladıkça da, kendini lüzumsuz uğraşlardan o kadar kolay sıyı­rabilir.
Bu yüzden şu sözünü ettiğimiz tüm kötülükler, gelip geçici şeylere duyduğumuz sev­giyle ilişkililer.
Bir düşüncenin çeşitli düzeyleri vardır, düşünce de kendini çeşitli düzeylerde açığa vurur. Okumak, filanca pasajı filanca düzeye yerleştirmektir.
Eda tekrar paylaştı.
(…) hep ait olacağım bir yer aradım, hiçbir zaman istediğim yerde olduğum hissine ulaşamadım: Derbeder bir yaşam diyebilirsiniz isterseniz.
2.345 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.