Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Göki

Sana yakın
Bir hitit çanağıyım toprağa gömülü ve sen ilk kazısını yapan bir arkeolog ürkekliğiyle ellerinin arasına al beni
Sayfa 47 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Beynimiz bedenimizde en yüksek miktarda enerji harcayan organdır fakat harcadığı toplam enerji, 20 Watt'lik bir ampulü yakmaya yetecek düzeydedir ve bu harcamayı bütün gün hemen hemen sabit olarak sürdürür. Öte yandan, beynimizin şu anda bildiğimiz işlevlerini yapabilecek bir bilgisayar tasarlamaya kalkarsak, bu işleri beynimizin yaptığı gibi eş zamanlı yapacak bilgisayarın enerjisini sağlayabilmek için, irice bir kasaba büyüklüğünde bir nükleer enerji santrali kompleksine ihtiyacımız olurdu. Bu anlamda beynimiz, tüm biyolojik donanımımız gibi, enerji etkinliği son derece yüksek bir yapıdır.
Sayfa 128 - Tuti KitapKitabı okuyor
"Gliko" şeker; "neo" yeni ve (genellikle "jen" diye okuduğumuz ekin aslı olan) "genesis" de üretmek anlamındaki Latince kökenli üç kelimedir. Bu birleşik terimin anlamı, "şeker olmayan öncü maddeleri kullanarak glikoz yapılması” şeklinde özetlenebilir. Yani çok özel enzim sistemlerimiz sayesinde yağ ve protein moleküllerinden şeker yapabilen bir biyokimyasal fabrikaya sahibiz. Bu sayede acıktığımız zaman vücudumuzda öncelikle yağ molekülleri harekete geçirilir ve onlardan glikoz üretip bunu enerji ihtiyacımızda kullanabiliriz.
Sayfa 127 - Tuti KitapKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Giderken
Beni senin gibi bir de annem terk etmişti ki göbeğimde durur onun yokluğundan bana kalan çukur
Sayfa 11 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Giderken
Bilerek mi yanına almadın giderken başının yastıkta bıraktığı çukuru
Sayfa 10 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Reçel
Komidinin üstündeki İlaçların sayısı arttıkça kutularından yaptığım gökdelenin uzamasına sevinirdim Ve bilmezdim annemin yaşantısındaki renkliliğin yalnızca raflarda dizili reçeller olduğunu
Sayfa 8 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Göki

Göki

, bir kitabı okumaya başladı
Antik Acılar
Antik AcılarSunay Akın
6.8/10 · 2.922 okunma
Mesela kaslarınızı zorlarsanız zamanla kaslarınız şişer ve güçlenir. Zihninizi zorlarsanız beyninizde daha fazla hücre ve bağlantılar meydana gelir. Zor ve aşındırıcı fiziksel koşullarda çalışan insanların derileri kalınlaşır. Meydan okuma ve sıkışıklık, bizde ve tüm biyolojik dünyada “gelişmeyi” tetikler.
Sayfa 98 - Tuti KitapKitabı okuyor
Dipnot
“Hamlama” diye de tabir edilen egzersiz sonrası kas ağrılarının genel sebebi, antrenmansız kasların ani zorlanma durumlarında enerji kaynağı olarak hızlı glikoz parçalanmasına dayanan bir enerji elde etme yolu kullanması ve bunun biyokimyasal sonucu olarak kasın içinde bol miktarda laktik asit birikmesine dayanır. Laktik asit birikimi kan dolaşımıyla karaciğere taşınıp da orada etkisizleştirilene kadar, birkaç gün boyunca kaslarınızdaki o “hamlık ağrısını” yaşayabilirsiniz. Sürekli çalışan kaslarda böyle bir durum gözlemlenmez zira onlar uzun süre boyunca enerji elde edebilecek “yavaş glikoz parçalama” sisteminin başarıyla kullanmayı öğrenirler.
Sayfa 95 - Tuti KitapKitabı okuyor
"Prematüre" İnsan
Hem dik yürüyebilen hem de çocuk doğurabilen bir tür olabilmek için bulunan dahiyane çözüm, bebeklerin oldukça "erken" dünyaya getirilmesidir. O nedenle insan bebekleri aslında erken doğarak beyin gelişimlerinin önemli bir kısmını dışarıdaki bakım altında tamamlar. Yine bebeklerin beslenmesi için hayati öneme sahip olan anne sütünün yapılması ve salgılanması için de anne bedeni sayısız uyarlanmadan geçmiştir. Özellikle bedende biriktirilen bolca yağ dokusu, doğum sonrası ilk birkaç yılda adeta bir kalori canavarı olan insan bebeğinin beslenmesi için çok önemli bir depo oluşturur. Yeni doğan bir bebeğin üç yaşına kadar harcadığı enerjinin neredeyse yüzde 60 kadarı ise beyin tarafından tüketilir.
Sayfa 89 - Tuti KitapKitabı okuyor
Reklam
Zihinsel güç doğrudan beynin büyüklüğüyle orantılı değil ama beynin küçülmesi, aynı zamanda doğada kazandığımız birçok beceriyi de yitirdiğimiz ve gittikçe de yitireceğimiz anlamına geliyor. Bu durumun olası kötü sonuçlarından birini şöyle hayal edebilirsiniz: Eğer yarın öbür gün bütün medeniyeti etkileyen büyük bir felaket olurda bazı bilim kurgu senaryolarında gördüğümüz gibi enerjiye dayalı dijital medeniyetimiz ortadan kalkıverirse, bu tarz bir "medenî uyum" sürecini ileri düzeyde kat etmiş, doğal yaşamla bağlantısı zayıflamış insanların çoğu, doğal becerilerini de büyük oranda yitirmiş olacakları için, bu insanların hayatta kalabilmeleri çok daha zor olacak.
Sayfa 79 - Tuti KitapKitabı okuyor
Özellikle son 500 bin yıldır sürmekte olan buzul çağının nispeten daha soğuk dönemlerinde kuzey enlemlere, örneğin Avrupa ve bugünkü İskandinav coğrafyasına dağılan insanların deri renklerindeki açılmanın yanında, daha kuzey enlemlerdeki Eskimoların bedenlerinin ve kol-bacaklarının kısalması bu tip uyarlanmalara örnekler olarak görülebilir. Sıcak iklimlerde uzun boy, uzun kol ve bacaklar avantajlı iken, soğuk yerlerde bu özellikler dezavantaja dönüşebilir. Dolayısıyla yüz binlerce yıl içinde hikâyesini tam olarak bilemediğimiz sayısız farklı çevre ve sayısız farklı insan versiyonu arasında karmaşık etkileşimler olmuştur. Bugün birbirinden oldukça farklı gözüken ama aslında biyolojik anlamda bir "ırk" olarak dahi ayrıca sınıflandıramayacağımız kadar benzer olan değişik görünüş ve özelliklerdeki insanlar böylece oluşmuştur.
Sayfa 70 - Tuti KitapKitabı okuyor
Canlılık birbirine işte böyle bağlı, hayret verici bir sistemdir. İşin garibi, şimdi kendi kendini tamir edebilen, yenileyebilen, kendi benzerlerini yapabilen robotlar üretme fikrine birer teknoloji harikası olarak hayretle ve ilgiyle bakarken, doğaya yerleştirilmiş bu üstün "kendi kendini idame ve üretme" yeteneği karşısındaki hayretsizliğimiz, hatta zaman zaman bunu reddetmemiz, gerçekten hayret vericidir.
Sayfa 47 - Tuti KitapKitabı okuyor
O güzelim çiçekler ise çok daha yeni; en fazla 40-50 milyon yıl önce ortaya çıkmış gözüküyorlar. Peki çiçeklerin "icadı" neden bu kadar uzun sürmüş olabilir? Bunun cevabı çiçeklerin en önemli özelliği olan "güzellikleri'ndedir aslında. Görsel olarak bu kadar alımlı bir biyolojik aygıtın ortaya çıkıp avantaj sağlayabilmesi için onu "beğenecek" veya "albenili bulacak" göz ve sinir sistemlerinin daha önce ortaya çıkmış olması gerekiyordu. Böceklerin ve kuşların gören gözleri olmasa, çiçeğin gelişimi için hiçbir sebep de olmazdı. Bilirsiniz, çiçekler aslında bitkilerin üreme organlarıdır. O güzel görüntüleri ise sırf kendilerini diğer hemcinsleri ile üremelerini sağlayacak şekilde "tozlaştıracak" canlılara beğendirip, nesillerini devam ettirmek üzere avantaj sağlayabilmek amacıyla milyonlarca yıl boyunca incelikle tasarlanmıştır. Diğer canlılar güzel gözüken veya gösterişli çiçeklere daha çok ilgi göstermiş, onlardan daha fazla poleni diğer çiçeklere taşımış, o kadar "gösterişli" olmayan çiçeklerin de zamanla nesli tükenmiştir.
Sayfa 46 - Tuti KitapKitabı okuyor
Yedigimiz ekmeğin hammaddesini sağlayan buğday bitkisi ile akrabayız. Uzak da olsa bu akrabalık sayesinde buğdayı yiyerek beslenebiliyoruz. Buğday ile ortak atamızın geçmişi belki 700 milyon yani belki de daha öncesinde uzanıyor. Ekmeği yerken onun da bizim gibi bir canlı olduğunu ve bu büyük canlılık hikayesinde bir şekilde ortak bir kader kesitini paylaştığımızı genellikle unutuyoruz. Dikkat ederseniz, sadece canlı şeylerle beslenebiliyoruz zira onların bedenlerini oluşturan maddelerle bizim bedenimizdekiler tastamam aynı. O nedenle tam uyumluyuz; o nedenle birbirimizi besleyebiliyoruz. Biz de ölüp bedenimiz doğaya karıştığında, diğerlerini beslemeye devam edebiliyoruz. Koca bir besin ağının içerisinde bir parçayız.
Sayfa 42 - Tuti KitapKitabı okuyor
144 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.