Doğuda olduğu gibi Batıda da Hıristiyanlık, İslamiyetin karşısında gerilemiş, hatta bazı yerlerde silinmişti bile. Ancak Batıda başkalarına sert kurallar getiren Kilise, içten içe
çürümekteydi. Kiliselerde papazlar, fakirlere İsa'nın iyiliği ve yumuşaklığından söz ederken, karınlarını doyuruyor ve İsa'nın kanı dedikleri şarabı altın kadehlerden içiyorlardı.