Birinden ayrıldığımızda bağlanma sistemimiz hızlanır ve tıpkı yavru fareler gibi sevdiğimiz kişiyle yeniden bir araya gelmek dışında bir şey düşünemez oluruz. Bir tek kişinin bir anda tüm huzursuzluğumuzu yok edecek olması, onu tekrar görme isteğimize karşı koymamızı zorlaştırır. Aynı odada olmak bile başka bir arkadaşın ya da aileden birinin yapamayacağı şekilde endişemizi hafifletmeye yeter.
Affetmek zor sakinleşme manevraları gerektirir. Hatalı tarafın ihtiyaçlarını ve dürtülerini anlamayı, cömert katkılarda bulunmayı ve karşı tarafın kırıcı hareketlerini göz önünde bulundurarak değerlendirmeyi gerektirir. Güvenli bağlanan kişiler, partnerlerinin kırıcı davranışlarına dair iyimser açıklamalar getirmeye ve affetmeye yakın olma eğilimindedir.
Bize güvenli dayanak sağlayamayan romantik bir partnerle birlikte olmak sadece duygusal sağlığımızı tehlikeye atmakla kalmıyor, fiziksel sağlığımızı da olumsuz yönde etkiliyor.
Bağımsızlık ve mutluluğa giden yola çıkmak isterseniz, öncelikle bağlanılacak doğru insanı bulun ve bu yolculuğa onunla çıkın. Bunu anladığınızda, bağlanma teorisinin özünü de anlamış olursunuz.
Bir annenin ilk görevi, belirli bir kişiye tamamen güvenebileceği duygusunu çocukta uyandırmak, daha sonra da bu güvenin giderek açılım kazanarak derinleşmesini ve sonunda bütün çevrenin güven kapsamına alınmasını sağlamaktır.