Halide Edip, İstiklâl Savaşı bittikten sonra ne yapacaklarını Atatürk'e sorunca, büyük adam dönüp: "Birbirimizi yiyeceğiz" diye cevap vermiş. Atatürk milletini ne kadar iyi tanımış.
Türk halkını "gerçek" ilgilendirmemektedir. Bunun sebebi, yüzyıllardır aldığı "inanç" eğitimidir. Görmeden, kontrol etmeden, muhakeme kurmadan inanmayı öğrenmiş bir toplum gerçeği aramaz.
Üniversite tahsilinin aslında tek amacı, öğrenciye bir meslek öğretmek değil, düşünmeyi ve tartışmayı, eleştirmeyi bilen ve yeni gerçekleri bulmayı beceren bir birey hâline getirmektir.
Camus'nün Yabancı'sına benzetilen kitap...
Asi, aykırı, kitabın isminden de anlaşılacağı üzere, aylak bir adamın öyküsü Aylak Adam. Özgürce yaşayan, ayaklarının emrine uyan, bir mirasyedi olduğundan para sıkıntısı da yaşamayan, toplumdan kendini farklı, ama temayüz noktasında bir farklılıkla gören emin bir adam. Asıl vurgulanmak istenen, belli toplumsal normları çiğnemenin hiç de kötü, rahatsız edici bir yanı olmadığı ise de, bu, yoğun bir konu örgüsünden ziyade, cinsel deneyimlere fazlaca girilerek, okuyucunun öyküye olan ilgisini sıcak tutmak suretiyle yapılmaya çalışılmış. Roman baş kişisi C. nasıl bir adamdır ki, hiçbir kadın ona hayır diyemiyor! Bunu kabul ettim; ama Güler'le olan ilişkisinin Ayşe'yle, Ayşe'yle olanın temayla ne ilgisi var; özellikle de Güler'in arkadaşı, aynı zamanda da C.'nin bilmeden aradığı kadın olan B.'nin romandaki işlevi, yeri, iki de bir C. ile rastlaşmaları ve Güler'in en yakın arkadaşı olmasının anlamı nedir, çözmek güç. Toplumdan kendisini soyutlayan bir adamın öyküsü anlatılıyor da öyküdeki bölümlerin bütünlük adına birbirleriyle nasıl bir organik bağı var, şüpheli.
Camus'nün Yabancı'sı çok başka bir eserdi tabii. Aylak Adam da öyle ya da böyle Türk edebiyatının klasikleşmiş kitaplarındandır.
Aylak AdamYusuf Atılgan · Can Yayınları · 201960,1bin okunma
Okuyucularının beklentilerini karşılama konusunda oldukça cömert, Dostoyevski. Kendisi adına klasikleşmiş olan psikolojik anlatısını yoğun bir konu örgüsü üzerinde işleyerek oluşturmuş Ezilenler'i. Hep hüzünlü bir hava vardır onun eserlerinde. Toplumda arka plana itilmiş, horlanmış, umutsuz insanları konu edinir, yakından şahit olmuşçasına tanımamızı sağlar. Benöyküsel bir anlatımla kaleme aldığı Ezilenler de işte bunlardan biridir ki, bu defa, belki diğer bazı eserlerine nispetle daha fazla merak uyandıran bir yanı olduğunu da belirtmeliyim. Dostoyevski'nin yaşamından da ufak kesitler göze çarpıyor. Örneğin ana karakter İvan Petroviç(Vanya), çıkardığı ilk kitabıyla adından söz ettirmeye başlayan bir yazar. "İnsancıklar" romanından satır aralarında bahsedilmekle birlikte, hem halk, hem de eleştirmenler gözündeki ilk izlenimlerine de şöyle bir değinilmiş.
Bu kitaba dair çok şey söylenebilir ama şimdilik bu kadarını yeterli buluyorum.