"Ama sabah gelir geçer, gün bitmeye yüz tutar; Oblomov'un yıpranmış iradesi yorgun akşam saatleri gibi sessizliği ve rahatı arar; ruhunda fırtınalar, heyecanlar diner, düşünceleri durulur, kanının akışı yavaşlardı. Oblomov ağır ağır, dertli dertli sırtüstü döner, gözlerini pencereye diker, dört katlı bir evin ardına doğru ihtişam içinde batan güneşi hüzünle seyrederdi. KAÇ KEZ, KAÇ KEZ batan güneşin ardından böyle
bakakalmıştı."