Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.17
Ferimah
Ferimah
@Dilllhunn
Tarih - Sosyoloji
234 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Erbakan Hocamız yine büyük bir hakikati ortaya koymakta. İlim üzerine yaptığı bir konferans daha sonrasında kitap haline getirilmiş. Yarım saatte okunacak bir kitap olmasına rağmen okurken çok etkilendim. İlim Müslümanlarla başladı. Bütün hakikatleri iman ile ortaya koyan onlardı. Batılılar ise onların bu hakikatlerini okudu kendi diline aktardı ancak ne olduğunu anlayamadı. Üstelik bunu yaparken hangi bilgiyi kimden aldığını da söylemedi. Müslüman alimler ise ortaya koyduğu her şeyi tek tek açıklamış, faydalandığı kişi ve kaynakları belirtmiştir. Bu dönemde Müslümanlar İlim de yukarıda Batılılar ise İlim de aşağıdaydı. Rönesans ile yol almaya başlayan Batılılar Müslümanlardan aldıkları her şeyi kendilerinmişcesine yazdılar. Kitapları, kütüphaneleri yakılan, bir gecede cahil bırakılan bizler ise o İlim zenginliğinden mahrum bırakıldık. Batılıların diline özendik, onların kendilerinmişcesine yazdıkları hakikatte ise Müslümanların onların şeyleri bizler onların saydık. Ve bu yanılma ile onları çok ileri de gördük. Kendimizi küçümsedik. Onlar gözümüzde hep büyük işler yapanlar oldu. Bizlere gerici diyen ilerici Batı, bulduğumuz rakamları bize ver de yoluna öyle devam et. Ne kadar ileride olduğunu bizde görelim.
Kudüs okumalarımda bu kitabın değindiği nokta çok önemli. İsrail'i ve onun zulmünü bilmenin yanında bu zulme destek verenleri de bilmek büyük önem arz ediyor. Kitabımız tam da bu noktada İsrail-Filistin sorununa Amerika eksenli bir bakış açısı sunuyor. Her Amerika liderinin tutumunu tek tek ele aliyor. Küfür ehlinin birbirine bu kadar desteği karşısında biz Müslümanların dağılmışlığı ise insanın yüreğini yakıyor.
Ergenliğin zirvelerde olduğu bir dönemde, ebeveynlerin bu döneme daha imtina ile yaklaşıldığını kabul ediyorum. Lakin hâlâ 'ergenlikte neymiş, bizde genç olduk hiç böyle şeyler yaşamadık, bunlar hep şımarıklıktan tutunda elindekilerin çokluğundan' çıkana kadar yorum yapanlarda az sayılmaz. Şunu bir netleştirelim. Gelişim aşamaları
Okur Takip Önerileri
Aliya İzetbegoviç kitapları her daim bana farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Her konuyu ele alış şekli İslam, Müslümanlık, Avrupa, modernleşme, geri kalmışlık, birlik beraberlik vs. konularını harmanlayışı ufuk açıyor. Aliya İzetbegoviç'in farklı zamanlarda yazdığı birkaç makalesinin toplandığı bu kitapta başlıklar bile günümüzde Müslümanların yaşadığı sıkıntılara büyük bir açıklık getiriyor. Şuur kazanmak isteyen herkese tavsiyemdir. Bir koyun sürüsü gibi, olağan şeylerin peşine takılıp gitmek, düşünmeden, ölçmeden başkalarının öne sürdüğü fikirlere kapılıp gitmeden, kendi bakış açınızın oluşmasını istiyorsanız açık ara ile İzetbegoviç kitapları herkese önerimdir.
Siyer okumaları yapmak isteyenler için kapsamlı bir kitap önerisi ile geldim. Kitabımız öncelikle İslâm öncesi Arap yarımadasını anlatıyor. İslâm öncesi siyasi, nüfus yapısı, kültürel ve ekonomik durumu, dini inanışları yer alıyor. Bu bölümü çok önemsedim. Çünkü İslâm öncesi durumu bilmek İslâm'ın gerekliliğini ve hangi şartlarda geldiğini
Peygamber Efendimiz (sav)'in yoldaşı olmak, O'nun (sav) izinden gidip, sünnetlerini hayatıma taşımak ve O'nun (sav) hayat örnekliğini yaşayarak hayatına bereket, huzur katmak isteyen arkadaşlarım için bir öneri ile geldim. Yazarımız kitabında ihya edilecek 40 sünnetten bahsediyor. Sayfa başlarında günlük ihya 1, günlük ihya 2 şeklinde gün gün uygulamamazı tavsiye ettiği sünnetlerden bahsetmiş. Kitabı elinize alıp tek seferde okuyabilirsiniz çünkü çok rahat okunan bir kitap. Ama benim tavsiyem 40 gün boyunca bu kitabı başucu kitabı yapmanız ve yazarın tavsiyesi üzerine günlük sünnetleri uygulayarak ilerlemeniz. Ben tek seferde okuyup bitirdim. Lakin bütün sünnetleri kitaptaki gibi gün gün yazarak listedim ve panoma astım. Böylelikle her güne bir sünneti hayatıma taşımaya niyet ettim.
Her geçen gün isyanın arttığı, dertleri, musibetleri haşa 'nasıl olur da beni bulur' dendiği, insanların derde, kedere boğulup çıkış yolunu antidepresanlarda bulduğu bir dönemde yaşıyoruz.
Herkesin hayatında keder var. Özellikle de Müslüman hayatı dertsiz olur mu? Bizler musibet karşısında mü'mince düşünmek, musibetin karşısında mü'mince durmamız gerekiyor. Bir musibet ile karşılaştığımızda 'bu neden benim başıma geldi' sorusunu sorabilmek, anlamak ve ona göre bir duruş sergilemek zorundayız. Aman dikkat bu soruyu sorarken. İsyana düşmeyesin, haddi aşmayasın. Ders almak için bu soruyu sor kendine.
Ufak bir kelam ettikten sonra gelelim kitap tahliline. Yukarıda ettiğim kelamlardan kitabın bende bıraktığı etkiyi anlayabilirsiniz. Yazarımız, hayatımızın her noktasına değinen 99 teselliyi farklı başlıklar altında anlatıyor. Başımıza gelen her musibetin, her nimetin bize nasıl etki etmesi gerektiğini, bunların birer ders olduğunu, mü'mince bir duruş nasıl olmalı anlaşılır bir dille anlatıyor. Kitabı elinize alıp bir kaç günde bitireyim diye düşünmeyin bence. Başucu kitabınız olsun ve her güne bir teselliniz olsun. Uyumadan önce her teselliye ait bir iki sayfayi okuyun. İnanın bu şekilde bu kitaptan daha çok lezzet alacaksınız.
6 Şubat depremini yaşamış biri olarak bu kitaba rast gelmem benim için büyük bir nimet oldu. Aklıma gelmeyen şeyler etrafımdaki insanların "bu nasıl bir musibet", "neden bizim başımıza geldi", "bizim suçumuz neydi" tarz söylemleri ile nefsimin niçinlere, nedenlere sürüklendiği hissetmeye başlamıştım. İşte tam böyle bir zamanda denk geldi bu kitaba. Şuan yaşadığım duruma, daha önce yaşadıklarıma farklı bir bakış açısı kazandırdı. Yazar musibet nedirden başlayıp, birkaç başlık altında musibetle baş edebilme yollarını sunuyor bize.
Dağılmış, yorulmuş, neden soruları ile kendini tüketenlerin okuması gereken bir kitap.
Zor zamanların başucu kitabı...
Ruhumun derinlerine, benden bir şeyler yakalayan, her bir satırın altını kırmızı kalemle çizdiğim, ruhumu aydınlatan, beni büyük bir sancıdan kurtaran bir kitap oldu. Kitabı okuyunca emin olunuz ruhunuz dürtükleniyor. Yazılanlara asla kayıtsız kalamıyorsunuz.
Musibetin üstesinden sabır, tevekkül, imtihan, hikmet, kader, dua, bakış, iyilik ve sekine gibi kavramların anlaşılmasıyla başa çıkılabileceğinden bahsediyor yazar. Her biri ayrılmaz bir parça. Biri olmadan diğeri anlaşılamaacaktır.
Ruhunuza teselli için okumanızı tavsiye ederim.
Bir Müslüman nasıl beslenmeli? Bu soruyu uzun zamandır düşünüyorum ve vardığım nokta hep hayal kırıklığı. Her bir yanımızı çevreleyen hilenin içinde ayakta kalmaya çalışıyoruz adeta. Markete gidiyorum almak için elimi uzattığım her ürünü geri bırakıyorum. Pazara, manava gidiyorum mevsimi olmayan meyveler, sebzeler. Sonuç bomboş alışveriş sepeti. Olay bu kadar mı kötü, niye bu kadar karamsarsın diyeceksiniz ama ne yazık ki öyle. Organik bir şeyler almak için ya kırk takla atıyoruz ya da organik diye aldığımız şeylerin aslında organik olmadığını öğreniyoruz. Diyet ya da kilo vermek değil amaç helal, tayyib, sağlıklı beslenmek. Bilgi sahibi olmadan çıkılan her yolun sonu hüsran. Bu sebeple bu konuyu geniş çaplı araştırma kararı aldım ve bu kitap benim için bir girizgah oldu. Bir Müslüman nasıl beslenmeli, bununla ilgili temel bilgiler yer alıyor kitapta. Yazar verdiği bilgileri ayetlerle, hadislerle ve bazen de kimi bilim insanlarının araştırmalarıyla destekliyor. Verilen her bilginin kaynağının verilmesi de ayrı bir güven oluşturdu bende. Ayrıca araştırmam için de yeni kaynak oldular.
Doğal olan her şey çok güzel ama biz artık buna hasretiz. Dedelerimizin elinin altında olan şeyler için bizler servet döküyoruz. Onların hiç çaba sarfetmeden elde ettiği şeyleri bizler mumla arar olduk. Varlık için de yokluk çekiyoruz. Zenginlik var lakin bereket yok. Kıymet bilmedik ve şimdi kıymet bilmediklerimizin yerini dolduramıyoruz. Tek yol Sünnetullah!
Allah Resûlü'nün sünnetini öğrenmek ve hayata geçirmek zorundayız. İşte o zaman bunca hilenin içinde doğruyu bulup, doğru yaşayacağız.
Yazar kitabın ilk bölümünde Suriye'ye belli aralıklarla yaptığı ziyaretler neticesinde edindiği bilgi, tecrübe ve deneyimlerini aktarıyor bizlere. Daha sonraki bölümde ise Suriye'nin farklı şehirlerine yapmış olduğu gezilerden bahsediyor. Şehirlerin tarih dokusu ve özellikleri bahsedilirken sanki oradaymışçasına bir hisse kapıldım. Anlatılanlar fotoğraf ve haritalar ile desteklenmiş ve bu da kitaba ayrı bir zenginlik katmış doğrusu. Şehrin sokaklarını okuyun ve gözlerinizi kapatıp hayal edin bir an sanki siz gidip gezmişsiniz hissi yaratıyor. Bu bölüm böyle bir tad bıraktı bende. Kitabın büyük bir bölümünde ise Suriye'ye ilim yönünden katkı sağlayan âlimlere genişçe yer verilmiş. Kitabın sonuna yaklaştıkça ise savaşın Suriye üzerine etkilerini okumaya başlıyoruz. Bu bölümden öncesine kadar büyük bir iştah ve heyecanla okuduğum kitabı bundan sonra üzüntü ve keşkelerle okudum. Ülkemiz insanlarının Suriye denilince akıllarına gelen ilk belki de tek şey "sığınmacı" olmaları geliyor. Siyasi açıdan bakmak, değerlendirmek belki de böyle dar bir çerçeveden bakmaya neden oluyor. Ama ben bu kitabı okurken oraya dair bambaşka bir fikirler edindim. Ayrıca büyük bir ilim, tarih ve kültür zenginliğine sahip bir ülkenin işgaline, insanlarının ülkelerinden çıkmak zorunda kalmalarına da üzüldüm. Kitabı bitirip masama bırakırken dilimden dökülen son cümle 'Rabbim kimseyi vatanı ile imtihan etmesin' oldu.
Eminim kitabın başlığı günümüz insanlarının pek bir muzdarip olduğu konuya dikkat çekiyor. Sosyal medyada bu konu da birçok tavsiye paylaşımları dolanıyor. Herkes bireysel olarak bir şeyler yapmaya ve kendini en iyi duruma getirmeye çalışıyor. Lakin her çabanın sonunda eller telefona, bilgisayara vb. şeylere gidiyor. İşte bu kitap tam da bu noktaya değiniyor. Evet bireysel olarak çaba göstermeliyiz lakin her şey bununla çözüme kavuşmuyor. İnsanları teknolojiye bağımlı hale getiren koca bir bütünden bahsediyor. Herkes öncelikle bunun farkında olmalı, bunun için savaş vermeli ve sonra bireysel olarak çabalamalı diyor kitabımız.
Kitapta yazarın görüş ve bazı söylemlerini ne yazık ki tavsip etmedim. Okuyanların da eminim dikkatini çekecektir. Lakin bütün olarak bakıldığında gayet bilgilendirici konu içeriğine sahip. Yazar dikkat dağınıklığına sebep olan (teknoloji, beslenme alışkanlığı, sosyal ilişkiler, çocukların oyun ile ilişkisi vb.) nedenleri başlıklar altında incelemiş, her başlığın altında dikkat dağınıklığına sebep olan nedenleri tek tek ele almış ve bu konuda alanında uzman olan birçok kişiyle görüşerek yapılan araştırmaları aktarmış.
Dikkat dağınıklığı konusunda kapsamlı bir kitap. Okurken de hiç sıkılmadım aksine her bir başlık dikkatimi fazlasıyla çekti.
Kitabı elinize aldığınızda birçok konu hakkında kısa kısa yazılar okuyacağınızı bilin. Kemal Sayar yazdığı her yazının hakkını veriyor bence. Çünkü her seferinde hayatın içinden bir şeyler yakalamayı başarıyor ve ben ne zaman o yazıları okusam kendime dair bir şeyler buluyorum.
Bireyin iç dünyasından aileye, ebeveynlikten topluma ve teknolojiye uzanan bu kitabında Kemal Sayar bir de bizlere satır aralarında hatırı sayılır öğütler veriyor.
Hızlı akan hayatınızda sizi yavaşlatacak ve hayat ritminizi bulmanıza yardımcı olacak harika bir eser.
Bu hayattan bir kere geçeceksin!
Yavaşla!
Aldığın her nefesin farkında ol!
Kitap ismiyle pek bağlantılı değildi. Kitap isminden içeriğini çok daha farklı beklemiştim ancak içeriği gayet güzeldi. Konular başlıklar altında tek tek ele alınmış, günümüz sorunları irdelenmiş ve bu sorunların asıl kaynakları ortaya konulmuş. Okurken sıkılmadım aksine baya istifade ettim. Kitap içeriği tam olarak adı ile uyuşmasa bile kitabı bitirince aslında gerçek huzur, mutluluğun ve olması gereken fıtratın vahiy yolu olduğunu net bir şekilde anlıyorsunuz
Hiçbir davanın iyi neticelerinin kendiliğinden ortaya çıkmadığını anlayabilmek adına o dava uğruna çekilen sıkıntıların neler olduğunu bilmek büyük bir önem arz ediyor. Ayrıca İslâm'ı daha iyi anlamak için İslâm'dan önceki devri bilmekte onu içselleştirmemiz açısından çok önemli. Kitabımızda konuyu tam olarak bu şekilde ele almış. Önce İslâm öncesi devirden bahsetmiş, daha sonra İslâm'ın kabul edilmesi ve bununla birlikte yaşanılan sıkıntılar belli bir çerçeve içinde ele alınmış. Kitap bir araştırma tezi. Araştırma denilince ağır ve anlaşılması zor olarak düşünmeyin aksine gayet güzel ve anlaşılır bir kitap. Siyer konusu okumak isteyenler için başlangıç tadında güzel bir kitap.
Medeniyet, bilgili, görgülü ve faydalı olmanın zamanla alakası var mı? Teknolojide ve bilimde çığır aşmış olsakta (!) bu zamanda sahip miyiz böyle şeylere. Ya da birine bile... Zaten artık hiçbir şeyimiz tam değil ki, biri varsa biri yok. Bilgilisin ama bildiğinin ne sana ne de bir başkasına faydası var. Bu bereketsizlik ilmin gerçek sahibini bilmemekten mı kaynaklıyor acaba? Peki ya yüzlerce yıl önce elinde ki bu kitap... Sadece düşünüyorum. Elektriğin olmadığı bir zamanda okuyarak, öğrenerek, gecesini gündüzüne katan insanların yaşadığı zamanı düşünüyorum. Rahmetin ve bereketin bol olduğu zamanları. Şimdi ise her şeyimiz var ama aslında hiçbir şeyimiz yok. Demek ki bu vasıfların zamanla alakası yokmuş. Yani zaman ne kadar ileriye giderse gitsin insanlık adına geriliyoruz. Teknolojide her ne kadar çığır aşmış olsakta...
Kitaba yorum yapmayı kendi haddime uygun bulmadım. Lakin birkaç kelam etmek istedim. Kitap hakkında fikri olmayanlar için bu kelamın faydası olur umarım. Kitabın da kıymeti anlaşılmıştır inşallah.
Vesellem...
