Daha kitabı bitirmedim yarısına kadar okudum. Başta açıkçası ilk sayfalar geçmek bilmezken, ne okuduğumu dahi anlayamazken fark ettim ki yazarın hissettiği duygu da tam olarak bu. Tabi bu kitabı devamının okunması için çok cazip bir neden . Yazarın ne demek istediğini yeni yeni anlaşılmaya başlıyorum.
Mutsuzluğunda ölümsüz mutluluğa erişmiş dicem yoksa zaten ölü de odası olan kabrinden mi yazıyor? Yaşadıklarını yaşamış mı yoksa zihnin aldatmacaları mı? Belki de bilinçaltında bastırdıkları duyguların afyon sayesinde (bir bilinci yerinde değilken) dışavurumu mu?
Şuan bu kitap, bana çok güzel bir iran deyişi öğretti“ Çünkü ne malım var kadıya yedirecek, ne dinim var şeytana verecek.” (bkz: ne mal dârem ki divân behored, ne din dârem ki şeytan beberred).
Ve Butimar diye bir kuş türünü öğrendim. Butimar deniz kıyısına çöker , denizin bir gün koruyacağını düşünür, bu tasa yüzünden de su içmez hiç.